Şualar | OnÜçüncü Şuâ | 372
(323-383)

İnşâallah, Risâle-i Nur’un dört sandık kuvvetli cerhedilmez risâleleri ve pek kat’i müdâfaa defterleri bizim hakkımızda hem îman ve Kur’ân, İslâm hakkında bir hayırlı netice verecekler. Biz onların dünyalarına karışmadık ve karışacağımızı hiçbir cihetle daha tesbit edemediler. Mecbûriyetle bütün Risâle-i Nur’u Ankara tahkik için istedi.

Mâdem hakîkat budur ve mâdem şimdiye kadar Risâle-i Nur’un hizmetinde inâyet-i Rabbânîyenin tecellisini inkâr edilmeyecek derecede gördük; herbirimiz cüz’î ve küllî bunu hissetmişiz ve mâdem şimdi siyasetin ve dünyanın çok cereyanlarının birbirine karşı tahşidatı oluyor ve mâdem elimizden kazaya rıza ve kadere teslim ve hizmet-i îmaniye ve Kur’âniye ve Nuriyenin verdikleri büyük ve kudsî teselliden başka bir şey gelmiyor; elbette bize en elzem iş, telaş etmemek ve me’yus olmamak ve birbirinin kuvve-i ma’nevîyesini takviye etmek ve korkmamak ve tevekkülle bu musîbeti karşılamak ve habbeyi kubbe yapan farfaralı gazetecilerin kubbelerini habbe görüp ehemmiyet vermemektir. Bu dünya hayatı, hususan bu zamanda, bu şerait altında kıymeti yoktur. Başa ne gelse gelsin, hoş görmeli.

* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

İki-üç kardeşlerimiz şöyle kendilerine bir güzel teselli bulmuşlar. Diyorlar ki:

“Bu hapiste bir kısım yeni kardeşlerimiz, bir-iki saat gayr-ı meşru’ bir hareket yüzünden, bir-iki belki on sene bu musîbet içinde sabır ve tahammül ediyorlar. Hatta bir kısmı şükrederek başka günahlardan kurtulduk dedikleri halde; biz, Risâle-i Nur vasıtasiyle en meşru’ bir hareket ve hizmet-i îmaniye yüzünden altı-yedi ay hayırlı bir sıkıntıdan neden şekva ediyoruz?” diyorlar. Ben de, bin Bârekâllah onlara derim. Evet, beş-on sene hem îmanını, hem başkaların îmanlarını kurtarmak niyetiyle zevkli, tatlı, hayırlı, kudsî bir hizmet ve yüksek bir ubûdiyet-i fikriye yüzünden beş-on ay zahmet çekmek, medâr-ı şükür ve iftihardır.

Səs yoxdur