Siracinnur Mecmuası | Münacat | 18
(5-20)

Senin vücûbu vücûduna ve kudsî sıfatlarına ve senin vahdetine ve ehadiyyetine ve esmâ ve sıfatına şehâdet etmesin ve delâleti olmasın ve işâreti bulunmasın!..

Hem nasıl ki, bütün o yüz binler muhbir-i sâdıklar, mu’cizatlarına ve kerâmatlarına ve hüccetlerine istinâd ederek, senin varlığına ve birliğine şehâdet ederler, öyle de, her şey’e muhit olan arşı a’zamın külliyatı umurunu idareden, tâ kalbin gâyet gizli ve cüz’i hâtıratını ve arzularını ve duâlarını bilmek ve işitmek ve idare etmeye kadar cereyan eden rubûbiyyetinin derece-i haşmetini ve gözümüz önünde hadsiz muhtelif eşyayı birden icâd eden; hiçbir fiil bir fiile, bir iş bir işe mâni olmadan, en büyük bir şeyi en küçük bir sinek gibi, kolayca yapan kudretinin derece-i azametini icmâ ile, ittifak ile ilân ve ihbar ve isbat ediyorlar.

Hem nasıl ki, bu kâînatı, zîruha, husûsan insana mükemmel bir saray hükmüne getiren ve Cenneti ve saadeti ebediyyeyi cin ve inse ihzar eden ve en küçük bir zihayatı unutmayan ve en âciz bir kalbin tatminine ve taltifine çalışan rahmetinin hadsiz genişliğini ve zerrattan tâ seyyarata kadar bütün enva-ı mahlûkatı emirlerine itaat ettiren ve teshir ve tavzif eden hâkimiyetinin nihayetsiz vüs’atini haber vererek, mu’cizat ve hüccetleriyle isbat ederler; öyle de kâinatı, eczaları adedince risâleler içinde bulunan bir kitabı kebir hükmüne getiren ve Levhi Mahfuzun defterleri olan İmâmı Mübîn ve Kitâbı Mübînde, bütün mevcûdâtın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan ve umum çekirdeklerde umum ağaçlarının fihristlerini ve programlarını ve zîşuurun başlarında bütün kuvve-i hafızalarda, sahiblerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazaman yazdıran ilminin herşey’e ihâtasına ve her bir mevcûda çok hikmetleri takan, hatta her bir ağaçta meyveleri sayısınca neticeleri verdiren ve her bir zihayatta azaları, belki eczaları ve hüceyratları adedince maslahatları takib eden, hatta insanın lîsanını çok vazifelerde tavzif etmekle beraber, taamların tatları adedince zevkî olan mîzancıklar ile teçhiz ettiren hikmet-i kudsiyenin her bir şey’e şümulüne, hem bu dünyada nümûneleri görülen celâlî ve cemâlî isimlerinin tecellileri daha parlak bir sûrette ebedü’l-abadda devam edeceğine ve bu fâni alemde nümûneleri müşahede edilen ihsanatının daha şa’şaalı bir sûrette dârı saadette istimrarına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlarına ve beraber bulunmalarına bi’l-icmâ, bi’l-ittifak şehâdet ve delâlet ve işâret ederler.

Səs yoxdur