Siracinnur Mecmuası | Münacat | 16
(5-20)

Öyle de, her biri birer mu’cize-i san’at ve birer hârika-i hikmet olacak kadar san’atlı ve güzel yapılmasiyle çok sevdiğin ve teşhirini istediğin san’at-ı rabbânîyyenin kemâl-i hüsnüne ve gâyet derecede güzelliğine işâret ve herbirisi, husûsan yavrular, gâyet nazdar, nâzenin bir sûrette beslenmeleriyle ve heveslerinin ve arzularının tatmini cihetiyle, senin inâyetinin gâyet şirin cemâline hadsiz işâretler ederler.

Ey Rahmânürrahim! Ey Sâdıku’l-va’di’l-emin! Ey Mâlik-i yevmiddin! Senin Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının ta’limiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin irşadiyle anladım ki: Mâdem kâinatın en müntehap neticesi hayattır ve hayatın en müntehap hulâsası ruhdur ve zîruhun en müntehap kısmı zîşuurdur ve zîşuurun en câmii insandır ve bütün kâinat ise, hayata musahhardır ve onun için çalışıyor ve zîhayatlar zîruhlara musahhardır. Onlar için dünyaya gönderiliyorlar ve zîruhlar insanlara musahhardır, onlara yardım ediyorlar ve insanlar fıtraten Hâlikını pek ciddi severler ve Hâlikları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir ve insanın isti’dâdı ve cihâzât-ı ma’nevîyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor ve lîsanı, hadsiz duâlarıyle beka için Hâlikına yalvarıyor; elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil değildir.

Belki başka bir ebedî âlemde mes’udane yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir. Ve insana tecelli eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların âyinesi olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işâret ederler.

Evet, ebedînin sadık dostu ebedî olacak. Ve bâkînin âyine-i zîşuuru bâkî olmak lazım gelir.

Hayvanların ruhları bâkî kalacağını ve Hüdhüdü Süleymanî (A.S.) ve Neml’i ve Nâka-i Sâlih (A.S.) ve Kelb-i Ashab-ı Kehf gibi ba’zı efrâd-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve her bir nev’in, arasıra isti’mal için bir tek cesedi bulunacağı, rivayet-i sahihadan anlaşılmakla beraber, hikmet ve hakîkat, hem rahmet ve rubûbiyyet öyle iktiza ederler.

Səs yoxdur