Siracinnur Mecmuası | Dördüncü Şua | 101
(90-107)

İsimlerin menşei olan kudsi sıfatların hüsün ve cemâline kat’i şehâdet ve sıfatların hüsün ve cemâli ise, sıfatlarının mebdei olan şuunatı zâtiyenin hüsün ve cemâline kat’i şehâdet ve şuunatı zâtiyenin hüsün ve cemâli ise, fâil ve müsemma ve mevsuf olan zâtının hüsün ve cemâline ve mâhiyetinin kudsi kemâline ve hakîkatının mukaddes güzelliğine bedahet derecede kat’i bir sûrette şehâdet eder.

Demek Sâni-i Zülcemâl’in kendi Zâtı Akdesine lâyık öyle hadsiz bir hüsnü cemâli var ki, bir gölgesi bütün mevcûdâtı baştan başa güzelleştirmiş ve öyle münezzeh ve mukaddes bir güzelliği var ki, bir cilvesi kâinatı serbeser güzelleştirmiş ve bütün dâire-i mümkinatı hüsün ve cemâl lem’alarıyla tezyin edip ışıklandırmış.

Evet, işlenmiş bir eser fiilsiz olmadığı gibi, fiil dahi fâilsiz olamaz. Ve isimler müsemmâsız olması muhal olduğu gibi, sıfatlar dahi mevsufsuz mümkün değildir. Mâdem bir san’atın ve eserin vücûdu, bedahetle o eseri işliyenin fiiline delâlet ve o fiilin vücûdu, fâilinin ve unvanının ve eseri intac eden sıfatın ve isminin vücûdlarına delâlet eder. Elbette bir eserin kemâli ve cemâli dahi, fiilin kendine mahsus kemâl ve cemâline, o da ismin kendine münâsip, muvafık güzelliğine o dahi zâtın ve hakîkatın fakat zâta ve hakîkata lâyık ve muvafık kemâline ve cemâline ilme’l-yakîn ile ve bedahetle delâlet eder.

Aynen öyle de: Bu eserler perdesi altındaki faaliyet-i dâime fâilsiz olması muhal olduğu gibi, bu masnuat üstünde cilveleri ve nakışları göz ile görünen isimler dahi müsemmasız hiçbir cihetle mümkin olmadığı ve müşahede derecesinde hissedilen kudret, irade gibi sıfatlar dahi mevsufsuz olması muhal olduğundan, şu kâinatta bütün eserler, mahlûklar, masnûlar hadsiz vücûdlariyle, Hâlık ve sâni ve fâillerinin vücûd-u ef”aline ve esmâsının vücûduna ve evsafın vücûduna ve şuunatı zâtiyesinin vücûduna ve Zâtı Akdesinin vücûbu vücûduna kat’i bir sûrette delâlet ettikleri gibi, o masnuatın umumunda görünen muhtelif kemâlât ve ayrı ayrı cemâller ve çeşit çeşit güzellikler, Sani-i Zülcelâl’de olan fiillerin ve isimlerin ve sıfatların ve şe’nlerin ve Zâtının kendilerine mahsus münâsib ve lâyık ve vâcibiyetine ve kudsiyetine muvafık olarak hadsiz kemâlâtlarına ve nihayetsiz cemâllerine ve ayrı ayrı ve umum kâinatın fevkinde güzelliklerine gâyet sarih şehâdet ve gâyet kat’i delâlet ederler.

Səs yoxdur