Siracinnur Mecmuası | Dördüncü Şua | 104
(90-107)

Hem kâinatı bütün mevcûdâtiyle mîzanı altına alan ve bütün ecrâm-ı ulviye ve süfliyenin muvazenelerini idame ettiren ve güzelliğin en mühim bir esası olan tenasübü veren ve her şey’e en güzel vaziyeti verdiren ve her zîhayata hakk-ı hayatı verip ihkak-ı hak eden ve mütecavizleri durduran ve cezalandıran bir Âdiliyetin haşmetli güzelliğine bak gör.

Hem insanın geçmiş tarihçe-i hayatını, buğday tanesi küçüklüğündeki kuvve-i hâfızasında ve her nebat ve ağacın gelecek tarihçe-i hayat-ı saniyesini çekirdeğinde yazmasına ve her zîhayatın muhafazasına lüzumu bulunan âlât ve cihâzâta, meselâ: Arının kanatcıklarına ve zehirli iğnesine ve dikenli çiçeklerin süngücüklerine ve çekirdeklerin sert kabuklarına bak ve Hafîziyyet ve Hâfîziyyet-i Rabbânîyenin letâfetli cemâlini gör.

Hem zemîn sofrasında Kerîm-i Mutlak olan Rahman-ı Rahîmin misafirlerine, rahmet tarafından ihzar edilen hadsiz taamların ayrı ayrı ve güzel kokularına ve muhtelif, süslü renklerine mütenevvi, hoş tatlarına ve her zîhayatın zevk ve sefasına yardım eden cihazlara bak, ikram ve Kerimiyyet-i Rabbânîyyenin gâyet şirin Cemâlini ve gâyet tatlı güzelliğini gör.

Hem fettah ve musavvir isimlerinin tecellileriyle başta insan olarak bütün hayvânâtın, su katrelerinden açılan pek çok mânidar sûretlerine ve bahar çiçeklerinin habbe ve zerreciklerinden açtırılan çok câzibedar sîmalarına bak, Fettahiyyet ve Musavviriyyet-i İlâhîyyenin mu’cizatlı cemâlini gör.

İşte bu mezkûr misallere kıyasen Esmâ-i Hüsnânın her birisinin kendine mahsus öyle kudsî bir cemâli var ki; birtek cilvesi, koca bir âlemi ve hadsiz bir nev’i güzelleştiriyor. Birtek çiçekte bir ismin cilve-i cemâlini gördüğün gibi bahar dahi bir çiçektir ve Cennet dahi görülmedik bir çiçektir. Baharın tamamına bakabilirsen ve Cenneti îman gözüyle görebilirsen bak gör; cemâl-i sermedînin derece-i haşmetini anla. O güzelliğe karşı îman güzelliğiyle ve ubûdiyet cemâli ile mukabele etsen çok güzel bir mahlûk olursun. Eğer dalâletin hadsiz çirkinliğiyle ve isyanın menfur kubhiyle mukabele edip karşılaşan, en çirkin bir mahlûk olmakla beraber, bütün güzel mevcûdâtın ma’nen menfurları olursun.

Beşinci Nokta: Nasıl ki, yüzer hüner ve san’at ve kemâl ve cemâlleri bulunan bir Zât; her bir hüner kendini teşhir etmek ve her bir güzel san’at kendini takdir ettirmek ve her bir kemâl kendini izhâr etmek ve her bir cemâl kendini göstermek istemesi kaidesince o zât dahi bütün hünerlerini ve san’atlarını ve kemâlâtını ve gizli güzelliklerini târif edecek, teşhir edecek, gösterecek olan bir hârika sarayı yapmış.

Səs yoxdur