İman ve Küfür Müvazeneleri | Sekizinci Söz | 47
(40-48)

Ve o tılsım ise, sırr-ı îmân ile açılan sırr-ı hikmet-i hilkattir. Ve o miftah ise,

dur. Ve o ejderha ağzı bahçe kapısına inkılâb etmesi ise, işarettir ki: Kabir ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve nisyan içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha batnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğu halde, ehl-i Kur’ân ve îmân için zindan-ı dünyadan bostan-ı bekaya ve meydan-ı imtihandan ravza-i Cinâna ve zahmet-i hayattan rahmet-i Rahmân’a açılan bir kapıdır ve o vahşî arslanın dahi mûnis bir hizmetkâra dönmesi ve musahhar bir at olması ise, işarettir ki: Mevt, ehl-i dalâlet için bütün mahbûbatından elîm bir firak-ı ebedîdir. Hem kendi cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden ihraç ve vahşet ve yalnızlık içinde zindan-ı mezara idhal ve hapis olduğu halde, ehl-i hidayet ve ehl-i Kur’ân için, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmaya vesiledir. Hem hakikî vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vasıtadır. Hem zindan-ı dünyâdan bostan-ı cinâna bir dâvettir. Hem, Rahmân-ı Rahîm’in fazlından kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmiye bir nöbettir. Hem, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem, ubûdiyet ve imtihanın tâlim ve tâlimatından bir paydostur.

Elhasıl: Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zâhiren bir cennet içinde olsa da mânen cehennemdedir ve her kim hayat-ı bâkiyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da; dünyasını, Cennet’in intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder...

Səs yoxdur