İşaratu-l İcaz | Bir Müdafa | 226
(224-229)

Kur’ân’ın ehl-i ukûlü hayrette bırakan i’cazı, belâgat ve fesahatı, nihayet derecedeki yüksek üslûbu, selaset-i beyânı, elhasıl sonsuz bedayi’ ve câmiiyeti ile ins ve cinnin kıyamete kadar gelecek ihtiyacatına ekmeliyetle kâfi gelmesi, dünya ve âhiret saadetinin rehberi bulunması ve bütün asırlardaki tabakat-ı beşere hitab etmesi ve kâinat Hâlıkının marziyatını kullarına bildirecek âyât u beyyinatı tefsir ve îzah edecek mütehassıs ehl-i ilmin bulunması zaruretine binâen her asırda gelen binler müdakkik ehl-i ilim, yüz binlerle Kur’ân tefsirlerini meydana getirmişler; bütün asırları Kur’ân’ın nuruyla ışıklandırmışlardır.

İşte Risâle-i Nur da; bu asırda Kur’ân’ın feyziyle vücûd bulan, beşerin tekemmülâtına uygun olarak Kur’ân’ın gösterdiği mu’cizeli hakîkatların, bu tekâmül ile sahayı fiile konulduğunu bildiren ve asrın idrakine hitab eden gâyet kudsî bir tefsirdir. Kur’ân baştan başa tevhid-i İlâhîyi i’lân ediyor. Risâle-i Nur da, îman-ı billahı gösteren ve hakâik-i îmaniyeyi ders veren âyetleri tefsir ediyor.

İşte muhakemenin asıl mevzuu budur.

Otuz seneden beri gizli din düşmanlarının, komünistlerin ve masonların tahrikatiyle, Risâle-i Nur şakirdleri birçok mahkemelere sevkedilmişler. Âdil mahkemeler de o hâin, gizli din ve Kur’ân düşmanlarının ettikleri iftiraları inceden inceye tedkik etmişler, “Bunlarda bir suç yok, kitablar ise faydalı kitablardır” diyerek, çok mahkemeler beraetle neticelenmişlerdir.

Temyiz Mahkemesi de, üç def’a mahkemelerin beraet kararını tasdik etmiş. Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umûmî bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve asayişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za’fa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri dâima hâinane tertiblerle meşgul etmişlerdir.

Evvelce şifahen dahi arzettiğim vecihle; Selef-i Sâlihîn’in bıraktığı kudsî tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dâir tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur’âniye’nin hikmetlerini ve îman hakîkatlarını tefsir ve îzah ederler. Selef-i Sâlihîn’in bu türlü tefsirleri çoktur. Husûsan Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylâni, İmâm-ı Gazâli, Muhyiddin-i Arabî, İmâm-ı Rabbânî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif’i de bu tarz bir nevi ma’nevî tefsirdir. İşte Risâle-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte mâdem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risâle-i Nur’a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, KUR’ÂN’A ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.

Səs yoxdur