Lemalar | Onaltıncı Lema | 110
(103-112)

Yâni; bu sed nasıl harab olacak, öyle de: Dünya harab olacaktır. Hem nasılki fıtrî ve İlâhî sedler olan dağlar metindir, ancak kıyametin kopmasiyle harab olurlar; öyle de bu sed dahi dağ gibi metindir, ancak dünyanın harab olmasiyle hâk ile yeksan olabilir. İnkılâbât-ı zaman tahribat yapsa da, çoğu sağlam kalır demektir. Evet Sedd-i Zülkarneynin külliyetinden bir ferdi olan Sedd-i Çîni binler sene yaşadığı halde daha meydanda duruyor. İnsanın eliyle zemîn sahifesinde yazılan, mücessem, mütehaccir, ma’nidar tarih-i kadîmden uzun bir satır olarak okunuyor.

Üçüncü Sualiniz: Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın Deccalı öldürmesi, hem Birinci Mektubda ve hem On Beşinci Mektubda gâyet muhtasar ve size kâfi bir cevab vardır.

Aziz, fedakâr, sıddık, vefadar kardeşlerim Hoca Sabri (R.H.) ve Hâfız Ali (R.H.); “Mugayyebât-ı Hamse”ye dâir Sûre-i Lokman’ın âhirindeki Âyetin hakkında mühim sualinize gâyet mühim bir cevab isterken, maatteessüf şimdiki hâlet-i ruhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevaba müsaid değildir. Yalnız sualinizin temas ettiği bir iki noktaya gâyet mücmel işâret edeceğiz. Şu sualinizin meâli gösteriyor ki, ehl-i ilhad tarafından tenkid sûretinde mugayyebât-ı hamseden yağmurun gelmek vaktine ve rahm-i mâderdeki cenînin keyfiyetine i’tirâz edilmiş. Demişler ki: “Rasadhânelerde bir âletle yağmurun vakt-i nüzûlü keşfediliyor. Onu da, Allah’tan başkası da biliyor. Hem röntgen şuâiyle rahm-i maderdeki cenînin müzekker, müennes olduğu anlaşılıyor. Demek mugayyebat-ı hamseye ıttıla’ kabildir?”

Elcevab: Yağmurun vakt-i nüzûlü bir kaideye merbut olmadığı için, doğrudan doğruya meşîet-i hassa-i İlâhîyyeye ile bağlı ve hazine-i rahmetten husûsi iradeye tâbi olduğunun bir sırr-ı hikmeti şudur ki: Kâinatta en mühim hakîkat ve en kıymetdar mâhiyet; nur, vücûd ve hayat ve rahmettir ki, bu dört şey perdesiz, vâsıtasız, doğrudan doğruya Kudret-i İlâhîyyeye ve Meşîet-i Hassa-i İlâhîyyeye bakar. Sâir masnûatta zâhirî esbab, kudretin tasarrufuna perde oluyorlar. Ve muttarid kanunlar ve kaideler, bir derece irade ve meşîete hicab oluyor. Fakat vücûd, hayat ve nur ve rahmette o perdeler konulmamış. Çünkü; perdelerin sırr-ı hikmeti o işte cereyan etmiyor.

Səs yoxdur