Lemalar | Yirmiikinci Lema | 174
(168-175)

Ve Kur’ân şerefine o makamın iktiza ettiği izzet ve vakar-ı ilmiyeyi ders vaktinde muhafaza edip, başımı ehl-i dalâlete eğmemek için, o izzetli vaziyeti muvakkaten takınıyorum. Zannederim, ehl-i dünyanın kanunlarının haddi yoktur ki, bu noktalara karşı çıkabilsin!

Cây-ı Hayret Bir Tarz-ı Muamele: Ma’lûmdur ki; her yerde ehl-i maârif, mârifet ve ilim noktasında muhakeme eder. Nerede ve kimde mârifet ve ilmi görse, meslek i’tibâriyle ona karşı bir dostluk ve bir hürmet besler. Hatta düşman bir hükümetin bir profesörü bu memlekete gelse, ehl-i maârif, onun ilim ve mârifetine hürmeten onu ziyaret ederler ve ona hürmet ederler. Halbuki İngilizin en yüksek meclis-i ilmiyesinin, Meşihat-ı İslâmiyeden sorduğu altı sualin cevabını, altı yüz kelime ile Meşihat-ı İslâmiyeden istedikleri zaman, bura maârifinin hürmetsizliğine uğrayan bir ehl-i mârifet, o altı suale altı kelime ile mazhar-ı takdir olmuş bir cevab veren ve ecnebilerin en mühim ve hükemaların en esaslı düstûrlarına hakîki ilim ve mârifetle muaraza edip galebe çalan ve Kur’ân’dan aldığı kuvvet-i mârifet ve ilme istinâden Avrupa feylesoflarına meydan okuyan ve hürriyetten altı ay evvel İstanbul’da hem ulemâyı ve hem de mekteblileri münazaraya da’vet edip kendisi hiç sual sormadan suallerine noksansız olarak doğru cevab veren (Hâşiye) ve bütün hayatını bu milletin saadetine hasreden ve yüzer risâle, o milletin Türkçe olan lîsaniyle neşredip o milleti tenvir eden.. hem vatandaş, hem dindaş, hem dost, hem kardeş bir ehl-i mârifete karşı en ziyâde sıkıntı veren ve hakkında adavet besleyen ve belki hürmetsizlik eden; bir kısım maârif dairesine mensub olanlarla az bir kısım resmî hocalardır. İşte gel bu hale ne diyeceksin? Medeniyet midir? Maârifperverlik midir? Vatanperverlik midir? Milliyetperverlik midir? Cumhuriyetperverlik midir? Hâşâ! Hâşâ! Hiç hiçbirşey değil. Belki bir kader-i İlâhîdir ki, o kader-i İlâhî, o ehl-i mârifet adamın dostluk ümid ettiği yerden adavet gösterdi ki, hürmet yüzünden ilmi riyaya girmesin ve ihlâsı kazansın...

Hâtime

Kendimce cây-ı hayret ve medar-ı şükran bir taarruz:

Bu fevkalâde enâniyetli ehl-i dünyanın enâniyet işinde o kadar hassasiyet var ki, eğer şuuren olsa idi, kerâmet derecesinde veyahud büyük bir deha derecesinde bir muamele olurdu.

--------------------------------------------------
(Hâşiye): Yeni Said diyor ki: Şu makamda Eski Said’in iftiharkârane söylediği şu sözlere ben iştirak etmiyorum. Bu risâlede sözü ona verdiğim için susturamıyorum. Enâniyetlilere karşı bir parça enâniyetini göstersin diye sükût ediyorum.

Səs yoxdur