Lemalar | Otuzuncu Lema | 338
(304-356)

İşte bu hayat, bu câmiiyetiyle en gizli bir Sırr-ı Ehadiyeti kendinde gösterir. Yâni nasılki azametli Güneş, ziyasiyle ve yedi rengiyle ve aksiyle Güneşe mukabil olan herbir katre suda ve herbir cam zerresinde bulunuyor.. öyle de; herbir zîhayatta kâinatı ihâta eden Esmâ ve Sıfât-ı İlâhîyyenin cilveleri beraber onda tecelli ediyor. Bu nokta-i nazardan hayat; kâinatı, Rubûbiyet ve îcad cihetinde inkısam ve tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne, belki iştiraki ve tecezzisi imkân haricinde bulunan bir küllî hükmüne getirir. Evet, seni yaratan, bütün nev-i insanı yaratan zât olduğunu, bilbedahe senin yüzündeki sikkesi gösteriyor. Çünkü; mâhiyet-i insaniye birdir, inkısamı gayr-ı mümkündür. Hem hayat vâsıtasiyle eczâyı kâinat onun efradı hükmüne ve kâinat ise, nev’i hükmüne geçer; Sikke-i Ehadiyeti mecmuunda gösterdiği gibi, herbir cüz’de dahi o Sikke-i Ehadiyeti ve Hâtem-i Samediyeti göstererek şirk ve iştiraki her cihetle tardeder.

Hem hayatta San’at-ı Rabbânîyenin öyle fevkalâde harika mu’cizeleri var ki, bütün kâinatı halkedemiyen bir zât, bir kudret; en küçük bir zîhayatı halkedemez. Evet bir nohut tanesinde bütün Kur’ânı yazar gibi; çamın gâyet küçük bir tohumunda koca çam ağacının fihristesini ve mukadderatını yazan kalem, elbette semavâtı yıldızlarla yazan kalem olabilir. Evet, bir arının küçük kafasında kâinat bahçesindeki çiçekleri tanıyacak ve ekser envâiyle münâsebetdar olacak ve bal gibi bir hediye-i rahmeti getirecek ve dünyaya geldiği günde şerâit-i hayatı bilecek derecede bir isti’dâdı, bir kabiliyeti, bir cihazı derceden zât; elbette bütün kâinatın Hâlıkı olabilir.

Elhasıl: Hayat nasılki kâinatın yüzünde parlak bir Sikke-i Tevhiddir ve herbir zîruh dahi hayat noktasında bir Sikke-i Ehadiyettir ve hayatın herbir ferdinde bulunan nakş-ı san’at, bir Mührü Samediyettir ve zîhayatların adedince bu kâinat mektubunu Zât-ı Hayy-ı Kayyûm ve Vâhid-i Ehad nâmına hayatlariyle imza ediyorlar ve o mektubda tevhid mühürleri ve Ehadiyet hâtemleri ve samediyet sikkeleridirler.. öyle de; hayat gibi, herbir zîhayat dahi, bu kitab-ı kâinatta birer Mührü Vahdaniyet olduğu gibi, herbirinin yüzünde ve sîmasında birer hâtem-i Ehadiyet konulmuştur. Hem nasılki hayat, cüz’iyatı adedince ve zîhayat efradı sayısınca Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un vahdetine şehâdet eden imzalar ve mühürlerdir.. öyle de; ihya ve diriltmek fiili dahi, efradı adedince tevhide imza basıyor. Meselâ: İhyanın bir ferdi olan İhyayı Arz, Güneş gibi parlak bir Şâhid-i Tevhiddir. Çünkü, baharda zemînin dirilmesinde ve ihyasında üç yüz bin envâın ve her nev’in hadsiz efradı beraber, birbiri içinde, noksansız, kusursuz, mükemmel, muntazam ihya edilir ve dirilirler.

Səs yoxdur