Mesnevi-i Nuriye | Zerre | 190
(180-191)

İ’lem Eyyühel-Aziz! Mahlûkatın en zâlimi insandır. İnsan, kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur. Aksi halde ne sever ve ne kıymet verir. Ve keza, hayatın îcadında ille-i gaiyenin yalnız hayat olduğunu bilir. Cenâb-ı Hakk’ın îcad ettiği “Hayy”larda hedef ittihaz ettiği binlerce hikmetlerinden haberi yok. Acaba imkân ve ihtimalden hâriç midir ki, âlemde görünen şu eşyâyı hârika daha garîb, daha hârika ve daha mu’cize melekûtî, berzâhî, misâlî şeylere ba’zı nümûne ve ba’zı esaslar olmasın?

İ’lem Eyyühel-Aziz! Cenâb-ı Hak kâinatı teşkil eden zerrâtı, şerîat-ı fıtriyesine musahhar ve muti’ ve evâmir-i tekviniyesine de münkad ve mümessil kılmıştır. Bir arı, “Kün” emrine imtisâlen matlub bir şekle girdiği gibi, herhangi bir hayvan da aynı emre imtisâlen irâde edilen vaziyetlere girer.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Şems, kamer, yıldız, arz gibi ecrâmı kabzasında tutan kudret, o ecrâmı öyle bir suhûletle tanzim etmiştir ki, dağılan tesbih tanelerini ipe dizen adam gibi, ne bir acz görmüştür ve ne başkasının yardımına ihtiyaç olmuştur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü ikisinin de menşe’leri semâdır. Ve keza, bir küçük balık balina balığı ile müttehiddir. Çünkü ünvanları birdir. Kezalik, esmâ-i İlâhîyeden bir hüceyreye veya bir mikroba tecelli eden isim, kâinatı ihâta eden isim ile müttehiddir. Çünkü müsemmâları birdir. Meselâ: Bütün kâinata taallûk ve tecelli eden “Alîm” ismiyle bir zerreye taallûk eden “Hâlık” ismi, müsemmada müttehiddirler. Hurma ağacına taallûk eden “Musavvir” ismiyle de, semeresine taallûk ve tecelli eden “Münşi” ismi, müsemmâda müttehiddirler. Zâten, en büyük şey’e tecelli eden isim ile en küçük bir şeye de tecelli etmemesi muhaldir.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Mümkin ünvanı altındaki eşyanın vücûdunda tagayyür var. Yâni keyfiyetleri, halleri değişir. Binâenaleyh, mümkin olan bir şey’in dâima bir halde tevakkuf ve sükût etmekle atâlette kalması, o şeyin ahvâl ve keyfiyetleri için bir nevi ademdir. Çünkü o şeyin istikbâl halleri ademde kalır. Yol bulup vücûda gelemez. Adem ise büyük bir elem ve bir şerr-i mahzdır.

Səs yoxdur