Mesnevi-i Nuriye | Onuncu Risale | 213
(204-235)

Serî-üs seyr olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîkı ihsân etmek, rahmeti hâkimenin şânındandır.

İ’lem Eyyühel-Aziz! İnsanı gaflete düşürtmekle Allah’a ubûdiyetine mâni olan, cüz’î nazarını cüz’î şeylere hasretmektir. Evet, cüz’iyat içerisine düşüp cüz’îlere hasrı nazar eden, o cüz’î şeylerin esbâbdan sudûruna ihtimal verebilir. Amma başını kaldırıp nev’e ve umuma baktığı zaman, ednâ bir cüz’înin en büyük bir sebebden sudûruna cevaz veremez. Meselâ: Cüz’î rızkını ba’zı esbâba isnad edebilir. Fakat menşei rızık olan arzın, kış mevsiminde kupkuru, kıraç olduğuna, bahar mevsiminde rızk ile dolu olduğuna baktığı vakit, arzı ihya etmekle bütün zevilhayatın rızıklarını veren Allah’dan mâadâ kendi rızkını verecek bir şey bulunmadığına kanaatı hâsıl olur. Ve keza, evindeki küçük bir ışığı veya kalbinde bulunan küçük bir nuru ba’zı esbâba isnad edebilirsin. Amma o ışığın, şemsin ziyâsiyle, o nurun da Menbâ-ül Envâr’ın nuriyle muttasıl olduğuna vâkıf olduğun zaman anlarsın ki; kalıbını ışıklandıran, kalbini tenvir eden ancak leyl ve neharı birbirine kalbeden Fâtırı Hakîmdir.

Ve keza, senin vücûdunun zuhur ve vuzuhca Hâlık’ın vücûduna nisbeti, Hâlık’ın vücûduna delâlet edenlerin nisbeti gibidir. Çünkü sen bir vecihle kendi vücûduna delâlet ediyorsun. Amma Hâlıkın vücûduna, bütün mevcûdât, bütün zerrâtiyle delâlet ediyor. Öyle ise, onun vücûdu senin vücûdundan âlemin zerrâtı adedince zuhur dereceleri vardır.

Ve keza, seni nefsini sevmeye sevkeden esbâb:

1- Bütün lezzetlerin mahzeni nefistir;

2- Vücûdun merkezi ve menfaatin madeni nefistir;

3- İnsana en karib yakın nefistir, diyorsun. Pekâlâ. Fakat o fâni lezzetlere mukâbil, lezâizi bâkiyeyi veren Hâlıkı daha ziyâde ubûdiyetle sevmek lâzım değil midir? Nefis vücûda merkez olduğundan muhabbete lâyık ise, o vücûdu îcad eden ve o vücûdun kayyûmu olan Hâlık, daha fazla muhabbete, ubûdiyete müstahak olmaz mı? Nefsin madeni menfaat ve en yakın olduğu, sebebi muhabbet olursa, bütün hayırlar, rızıklar elinde bulunan ve o nefsi yaratan Nâfi’, Bâki ve daha karib olan, daha ziyâde muhabbete lâyık değil midir? Binâenaleyh, bütün mevcûdâta inkısam eden muhabbetleri cem ve muhabbetin ile beraber mahbubu hakîki olan Fâtırı Hakîm’e ihdâ etmek lâzımdır.

Səs yoxdur