Mesnevi-i Nuriye | Onuncu Risale | 214
(204-235)

İ’lem Eyyühel-Aziz! Senin önünde çok korkunç büyük mes’eleler vardır ki, insanı ihtiyata, ihtimama mecbûr eder.

Birisi: Ölümdür ki, insanı dünyadan ve bütün sevgililerinden ayıran bir ayrılmaktır.

İkincisi: Dehşetli korkulu ebed memleketine yolculuktur.

Üçüncüsü: Ömür az, sefer uzun, yol tedâriki yok, kuvvet ve kudret yok, aczi mutlak gibi elîm elemlere ma’rûz kalmaktır. Öyle ise, bu gaflet ü nisyan nedir? Devekuşu gibi başını nisyan kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin. Veya sen O’nu görmeyesin. Ne vakte kadar zâilatı fâniyeye ihtimam ve bâkiyatı dâimeden tegafül edeceksin?

İ’lem Eyyühel-Aziz! Cenâbı Hakk’a hamdler, şükürler olsun ki; mesâili nahviyeden isim ile harf arasındaki ma’nevî fark ile çok mühim mes’eleleri bana öğretmiştir. Şöyle ki:

Harf, gayrın ma’nasını îzah için bir âlet, bir hâdim olduğu gibi; şu mevcûdât da, esmâ-i hüsnânın tecelliyatını izhar, ifham, îzah için bir takım İlâhî mektublardır ki, içlerinde yazılı delâil, berâhin, havârık mu’cizei kudrettir. Mevcûdât bu vecihle nazara alınması; ilim, îman, hikmettir. Şayet isim gibi müstakil ve maksudu bizzat cihetiyle bakılırsa, küfran ve cehli mürekkeb olur.

Ve keza, mesâili mantıkiyeden “Küllî” ile “Küll” arasındaki fark ile Rubûbiyete dâir çok mes’eleleri öğrenmiş bulunuyorum. Cemâl ile Ehadiyet şümulüne dahildir. Celâl ve Vâhidiyet unvanına dahildir.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Dünya, âlemi âhirete bir fihriste hükmündedir. Bu fihristede âlemi âhiretin mühim mes’elelerine olan işâretlerden biri, cismânî olan rızıklardaki lezzetlerdir. Bu fâni, rezil, zelil dünyada bu kadar ni’metleri ihsas ve ifâza etmek için insanın vücûdunda yaratılan havâss, hissiyat, cihâzât, azâ gibi âlât ve edevatından anlaşılır ki, âlemi âhirette de

kasırların altında, ebediyete lâyık cismâni ziyâfetler olacaktır.

Səs yoxdur