Mesnevi-i Nuriye | Onuncu Risale | 216
(204-235)

Hâlıktan haber getiren ve ezel, ebede, hayatı ebediyeye, hakâiki esasiyeye, azîm mes’elelere dâir ma’lûmat îtâ eden ve seni ma’nevî perîşaniyetlerden, dalâletlerden kurtarıp kesretten vahdete doğru yol gösteren ve hayatı ebediyeye îmanla mâ-ül-hayatı sana içirtmekle firak ve ayrılmak ateşlerinden kurtaran; ve Hâlıkın marziyatını, metâlibini târif eden ve Sultanı Ezel, Ebed’in muhaberesine tercümanlık yapan Resûli Rahmân’ı dinlemeye ve o Muhbiri Sâdık’a îman ile teslim olmaya mâni olan nefsin heva ve hevesini terketmiyorsun!..

İ’lem Eyyühel-Aziz! Görüyoruz ki: Sâni-i Hakîm, kemâli hikmetiyle pek âdi şeylerden pek hârika mu’cize-i mensucat yapıyor. Ve keza, abesiyet ve israfa mahal bırakılmamak üzere, bir ferdi envâen vazifeler ile tavzif ediyor. Hatta insanın başında, insanın muvazzaf olduğu vazifeleri görmek için her vazifeye göre birer tırnak kadar maddî bir şeyin bulunması îcabetseydi, bir başın Cebeli Tûr büyüklüğünde olması lâzım gelirdi ki, ashabı vezâife yer olsun.

Ve keza, lîsan sâir vezâifiyle beraber erzak hazinesine ve kudretin matbahında pişirilen bütün taamlara müfettiştir. Ve bütün taamların tatlarını yakîn eden, bilen bir ehli vukuftur.

İşte bu faaliyet-i hakîmiyeden anlaşılıyor ki; zamanın seyliyle beraber gelip geçen eşyâyı seyyâleden ve geçen günlerden, senelerden, asırlardan, leyl ve neharın takallübü ile pek çok mensucat-ı gaybiye ve uhreviye yapılmaktadır. Evet, âlemin fihristesi hükmünde olan insan fabrikasında dokunan mensucat o hakîkatı tenvir eder. Öyle ise, bu fâni dünyada mevt, fenâ, devâir-i gaybiyede safi bir bekaya intikal ederek bâki kalır. Evet rivâyetlerde vardır ki: İnsanın ömür dakikaları insana avdet ederler. Ya gafletle muzlim olarak gelirler veya hasenatı muzîe ile avdet ederler.”

İ’lem Eyyühel-Aziz! Görüyoruz ki: Sâni-i Hakîmin, efrâd ve cüz’iyatın tasvirinde büyük büyük tefennünleri vardır. Evet, hayvanların pek büyük ve pek küçükleri olduğu gibi, kuşlarda, balıklarda, meleklerde ve sâir ecrâmda, âlemlerde dahi pek küçük ve pek büyük ferdleri vardır. Cenâb-ı Hakk’ın şu tefennünde ta’kib ettiği hikmet:

1- Tefekkür ve irşâd için bir lütuf, bir teshilattır.

Səs yoxdur