Muhakemat | Üçüncü Makale | 130
(90-137)

Bir nev’i: İrhasat-ı mütenevviadır. Güya o asır Peygamber’den (A.S.M.) istifade ve istifaza ederek, kerâmet sâhibi olduğundan, kalb-i hassasından hiss-i kablel vukua binâen irhasatla Fahr-i Âlem’in geleceğini ihbar etmiştir.

Bir nev’i dahi: Gaybdan olan ihbarat-ı kesîresidir. Güya tayyar olan ruh-u mücerredi, zaman ve mekân-ı muayyenin kayıdlarını kırmış ve hudud-u mâziye ve müstakbeleyi çiğnemiş, her tarafını görerek bize söylemiş ve göstermiştir.

Bir kısmı dahi: Tahaddi vaktinde izhâr olunan havarik-ı hissiyedir. Bine karib ta’dad olunmuştur. Demek söylediğimiz gibi herbir ferdi, âhâdî de olursa mecmuu mütevatir-i bilmanadır.

Birisi: Mübârek olan parmaklarından suyun nebeanıdır. Güya maden-i sehavet olan yed-i mübârekesinden maye-i hayat olan suyun nebeanıyla menba-ı hidâyet olan lîsanından, maye-i ervah olan zülâl-i hidâyetin feveranını hissen tasvir ediyor.

Biri de: Tekellümü şecer ve hacer ve hayvandır. Güya hidâyetindeki hayat-ı ma’nevîye, cemadat ve hayvânâta dahi sirâyet ederek nutka getirmiştir.

Biri de: İnşikak-ı Kamer’dir. Güya kalb-i sema hükmünde olan Kamer, mübârek olan kalbiyle inşikakta bir münâsebet peyda etmek için sine-i saf ve berrakını mübârek parmağın işâretiyle iştiyakan şakk ve çâk etmiştir.

Tenbih: İnşikak-ı Kamer mütevatir-i bilmanadır. olan âyet-i kerîme ile sâbittir. Zîra hatta Kur’ân’ı inkâr eden dahi, bu âyetin ma’nasına ilişmemiştir. Hem de ihtimal vermeye şâyan olmayan bir tevil-i zaîften başka tevil ve tahvil edilmemiştir.

Vehim ve Tenbih: İnşikak, hem âni, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem şu zaman gibi âsumana adem-i tarassud, hem vücûd-u sehab, hem ihtilaf-ı metali’ cihetiyle bütün âlemin görmeleri lâzım gelmez ve lâzım değildir.

Səs yoxdur