Şualar | Yedinci Şuâ | 117
(103-191)

Sonra sahifelerine bakar, görür ki: Bablarındaki herbir sahifesi, binler âyâtıyla arzın Rabbını tanıttırıyor. Umumunu okumak için vakit bulamadığından, yalnız birtek sahife olan zîhayatın bahar faslında îcad ve idaresine bakar, müşâhede eder ki: Yüz bin envaın hadsiz efradlarının sûretleri, basit bir maddeden gâyet muntazam açılıyor ve gâyet râhîmane terbiye ediliyor ve gâyet mu’cizane bir kısmının tohumlarına kanatçıklar verip, onları uçurmak sûretiyle neşrettiriliyor ve gâyet müdebbirane idare olunuyor ve gâyet müşfikane iâşe ve it’âm ediliyor ve gâyet râhîmâne ve rezzakâne hadsiz ve çeşit çeşit ve lezzetli ve tatlı rızıkları, hiçten ve kuru topraktan ve birbirinin misli ve farkları pek az ve kemik gibi köklerden, çekirdeklerden, su katrelerinden yetiştiriliyor. Her bahara, bir vagon gibi, hazine-i gaybdan yüz bin nevi et’ime ve levâzımât, kemâl-i intizam ile yüklenip zîhayata gönderiliyor. Ve bilhassa o erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen süt konserveleri ve vâlidelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek, o kadar şefkat ve merhamet ve hikmet içinde görünüyor ki, bilbedahe bir Rahman-ı Rahîm’in gâyet müşfikane ve mürebbiyâne bir cilve-i rahmeti ve ihsânı olduğunu isbat eder.

Elhâsıl: Bu sahife-i hayatiye-i bahariye, haşr-i a’zâmın yüz bin nümûnelerini ve misallerini göstermekle


âyetini maddeten gâyet parlak tefsir ettiği gibi; bu âyet dahi, bu sahifenin ma’nalarını mu’cizâne ifade eder. Ve arzın, bütün sahifeleriyle, büyüklüğü nisbetinde ve kuvvetinde



dediğini anladı.

Səs yoxdur