Şualar | Onİkinci Şuâ | 305
(300-322)

Ve radyo öyle büyük bir ni’met-i İlâhîyedir ki ona mukabil şükür ise, o radyo milyonlar dilli bir küllî hâfız-ı Kur’ân olup bütün zemîn yüzündeki insanlara Kur’ânı dinlettirsin. Ve Yirminci Söz’de Kur’ânın medeniyet hârikalarından gaybî haber verdiğini beyân ederken, bir âyetin işâreti olarak, “kâfirler şimendifer ile âlem-i İslâmı mağlub ederler” demişim. İslâmı, bu hârikalara teşvik ettiğim halde bir sebeb-i ittiham olarak “şimendifer ve tayyare ve radyo gibi terakkiyat-ı hazıra aleyhinde” diye iddianamenin âhirinde, beni evvelki müddeiumûmînin garazlarına binâen ittiham eder.

Hem; hiçbir münâsebeti olmadığı halde bir adam, Risâle-i Nur’un ikinci bir ismi olan Risâlet-ün Nur ta’birinden, “Kur’ânın nurundan bir risâlettir, bir ilhamdır demiş. İddianamede, başka yerin verdikleri yanlış ma’na ile, güya “Risâle-i Nur bir resuldür.” diye benim için bir sebeb-i ittiham tutulmuş.

Hem, müdâfaatımda yirmi yerde kat’i bir sûrette hüccetler ile isbat etmişiz ki: Bütün dünyaya karşı da olsa, Din ve Kur’ân ve Risâle-i Nur’u âlet edemeyiz ve edilmez! Ve biz, onların bir hakîkatını dünya saltanatına değiştirmeyiz ve bil’fiil öyleyiz! Bu dâvanın emâreleri yirmi senede binlerdir. Mâdem böyledir, ben ve biz bütün kuvvetimizle deriz:


Said Nursî


* * *


İddiânâmeye karşı itiraznâmenin tetimmesidir.

Bu itirazda muhatabım, Denizli mahkemesi ve müddeiumûmîsi değil, belki başta Isparta ve İnebolu müddeiumûmîleri olarak, yanlış ve nâkıs zabıtnameleriyle buradaki acîb iddianâmeyi aleyhimize verdiren garazkâr ve vehham me’murlardır.

Səs yoxdur