Şualar | Beşinci Şuâ | 522
(509-528)

Meselâ: Siyaset âleminde Mehdi-i Abbasî ve diyânet âleminde Gavs-ı A’zam ve Şah-ı Nakşibend ve aktab-ı erbaa ve on iki imam gibi Büyük Mehdi’nin bir kısım vazifelerini icra eden zâtlar dahi, Mehdi hakkında gelen rivâyetlerde -medâr-ı nazar-ı Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm- olduğundan rivâyetler ihtilaf ederek, bir kısım ehl-i hakîkat demiş: “Eskide çıkmış.” Her ne ise... Bu mes’ele Risâle-i Nur’da beyân edildiğinden, onu ona havâle ile burada bu kadar deriz ki:

Dünyada mütesânid hiçbir hânedan ve mütevâfık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cem’iyet ve cemâat yoktur ki, Âl-i Beyt’in hânedanına ve kabilesine ve cem’iyetine ve cemâatine yetişebilsin.

Evet yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler ma’nevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakîkat-ı Kur’âniyenin mayası ile ve îmanın nuriyle ve İslâmiyet’in şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda şeriat-ı Muhammediye’yi ve hakîkat-ı Furkaniye’yi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan “Büyük Mehdi”nin kemâl-i adâletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gâyet makûl olmakla beraber, gâyet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimâîye-i insaniyedeki düstûrların muktezâsıdır.

YİRMİNCİ MES’ELE: Güneş’in mağribden çıkması ve zeminden dâbbet-ül arzın zuhurudur.

Amma Güneş’in mağribden tulûu ise, bedâhet derecesinde bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedâheti için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hâdise-i semâviye olduğundan tefsiri ve ma’nası zâhirdir, te’vile ihtiyacı yoktur. Yalnız bu kadar var ki:

Allahu a’lem, o tulûun sebeb-i zâhirîsi: Küre-i Arz kafasının aklı hükmünde olan Kur’ân onun başından çıkmasiyle zemin divâne olup, −izn-i İlâhî ile başını başka seyyareye çarpmasiyle hareketinden geri dönüp− garbdan şarka olan seyahatını, irâde-i Rabbânî ile şarktan garba tebdil etmekle Güneş garbdan tulûa başlar.

Səs yoxdur