Şualar | Birinci Şuâ | 648
(622-665)

YİRMİ İKİNCİ ÂYET VE ÂYETLER:

Hem Yunus, hem Yusuf, hem Ra’d, hem Hıcr, hem Şuâra, hem Kasas, hem Lukman Sûrelerinin başlarında bulunan


ilân-ı kudsîsidir. Yirmi Birinci âyetin hâtimesinde bunun münâsebet-i ma’nevîyesi bir derece beyân edilmiş. Cifrîsi ise, bu âyette üç bin iki yüz eder ve iki iki yüz eder; yekûnü bin üç yüz. Bir bir dört veya beş mecmuu bin üç yüz on altı veya on yedi (1316-1317) ederek Resail-in Nur müellifi bir inkılâb-ı fikrî ile ulûm-u mütenevviayı Kur’ânın hakâikına çıkmak için basamaklar yaptığı bir tarihe tam tamına tevâfuku münâsebet-i ma’nevîyesinin kuvvetine istinâden deriz:

O tevâfuk remzeder ki: Bu asırda Resail-in Nur denilen otuz üç aded Söz ve otuz üç adet Mektub ve otuz bir adet Lem’alar, bu zamanda, Kitab-ı Mübin’deki âyetlerin âyetleridir. Yâni, hakâikının alâmetleridir ve hak ve hakîkat olduğunun bürhanlarıdır. Ve o âyetlerdeki hakâik-i îmaniyenin gâyet kuvvetli hüccetleridir. Ve kelime-i kudsiyesinin işâret-i hissiyesiyle gözlere dahi görünecek derecede zâhir olduğunu ifade eden böyle işârete lâyık delilleridir diye remzen Resail-in Nur’u bir işarî ma’nasının küllî dâiresine husûsi ve medâr-ı nazar bir ferdi olarak dâhil ediyor.

Elhâsıl: Nasılki bu âyette bulunan işarî ma’na yedi surede yedi işâret hükmünde olup delâlet, belki sarahat derecesine çıkıyor. Aynen öyle de:


’deki remz dahi, yedi-sekiz sûrelerde bulunmakla yedi-sekiz remz hükmünde olarak o remzi, işâret, belki delâlet, belki sarahat derecesine çıkarıyor.

İHTAR: Külfetsiz olmak üzere birden hatıra gelen işârât kaydedildi. Tekellüfe girmemek için işâretli otuz üç âyetin çok işârâtı kaydedilmedi.

Səs yoxdur