Şualar | Birinci Şuâ | 647
(622-665)

Aynen öyle de; yedi adet surelerin başlarında yedi def’a


cümle-i kudsiyesi makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz on altı veya yedi (1316-1317) ederek aynen tam tamına o bin üç yüz on altı tarihine tevâfukla işâret ettiği gibi,



âyeti dahi aynen bin üç yüz on altı ederek o bin üç yüz on altı tarihine tevâfukla işâret eder. Güya nasılki asr-ı saadette Kur’ândaki îman hakîkatlarına alâmetler, deliller ve o Kitab-ı Mübin’in davalarına bürhanları ve hüccetleri gözlere de göstermek ma’nasında tekrar ile



fermanlariyle Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân ilânat yapıyor. Öyle de, bu dehşetli asırda dahi bir ma’na-yı işarîsiyle o âyât-ı Furkaniyenin bürhanları ve hakkaniyetinin alâmetleri ve hakîkatlarının hüccetleri ve hak Kelâmullah olduğuna delilleri olan Resail-in Nur’a ma’na-yı işarîsiyle alâmet ve bürhan ve emâre ve delil ma’nasıyla âyâtın âyetleri diye tekrar ile



ferman ederek nazar-ı dikkati Kur’ân hesabına bu asra ve bu asırdaki Resail-in Nur’a çeviriyor itikad ediyorum. Evet her bir cihet ile ayn-ı şuur olan âyât-ı Kur’âniyenin böyle yirmi vecihle ve yirmi parmakla aynı şeye müttefikan işâretleri tasrih derecesinde bana kanaat veriyor. Benim kanaatıma iştirâk etmeyen bu ittifaka ne diyecek ve ne diyebilir? Hangi kuvvet bu ittifakı bozar? Resail-in Nur bu asra gelen işârât-ı Kur’âniyeye husûsi bir medâr-ı nazar olduğuna kimin şübhesi varsa Kur’ânın kırk vecihle mu’cizesini isbat eden Mu’cizat-ı Kur’âniye nâmındaki Yirmi Beşinci Söz ve Yirminci Söz’ün ikinci makamına ve haşre dâir Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Sözlere baksın, şübhesi izale olmazsa gelsin parmağını gözüme soksun.

Səs yoxdur