Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım - İlk Hayatı | 53
(30-149)
(Hâşiye).

İstanbulda grup grup gelen ulemânın suâllerini cevaplandırıyordu. Genç yaşında böyle bilâistisna bütün suâllere cevap vermesi ve gâyet mukni ve beliğ ifade ve hârika hal ve tavırlariyle, ehl-i ilmi hayranlıkla takdire sevkediyordu. Ve “Bediüzzaman” ünvanına bihakkın lâyık görüyorlar ve bu fevkalâde zatı, bir “nâdire-i hilkat” olarak tavsif ediyorlardı.

Hatta bu zamanlarda Mısır Câmi-ül-Ez’her Üniversitesi reislerinden meşhur Şeyh Bahîd Efendi İstanbula bir seyahat için geldiğinde; Kürdistan’ın sarp, yalçın kayaları arasından gelerek İstanbul’da bulunan Bediüzzaman Said Nursî’yi ilzam edemeyen İstanbul ulemâsı, Şeyh Bahîd’den bu genç hocanın ilzam edilmesini isterler. Şeyh Bahîd de bu teklifi kabul ederek bir münazara zemini arar. Ve bir namaz vakti Ayasofya camiinden çıkıp çayhâneye oturulduğunda bunu fırsat telâkki eden Şeyh Bahîd Efendi, yanında ulemâ hazır bulunduğu halde Bediüzzaman’a hitaben:


Yâni: —Avrupa ve Osmanlılar hakkında ne diyorsunuz, fikriniz nedir? der.


Hâşiye: Burada şunu ilâveten beyân etmek îcab eder ki: Said Nursî’nin hayatının son otuz - kırk senesinde, Din-i İslâma ve Kur’âna hizmet cihetinde fevkalâde bir rahmet ve inâyetle Risâle-i Nur ihsan edildiğinden, ve âlemşümûl bir ma’nevî cihad-ı dîniye ve hizmet-i Kur’âniyede bulunduğundan anlaşılmış ve sonra kendileri de bir ma’nevî ihtarla kaleme almışlardır ki, onun hayatı bir intizam dâiresinde geçiyordu. Yâni, ileride mühim bir hizmet-i Kur’âniyede bulunacağı için, Cenâb-ı Hak o hizmet-i Kur’âniyeye zemin hazırlamak hikmetiyle, Said’i fevkalhad şartlar içerisinde ve fevkalâde inâyet altında harika bir zekâ ve deha ile mücehhez olarak istihdam ve isti’mal ediyordu. Onun için, tarihçe-i hayatın başında beyân edildiği vecihle, onun hayat ve ahvâline bu nokta-i nazarla bakmak lâzımdır. Ve hatta kendisi hürriyetten evvel birçok talebelerine, dostlarına:

−Bir nur görüyorum, istikbâle büyük ümitlerle bakıyorum diye, ehemmiyetli bir Kur’ân hizmetinin vukubulacağını haber veriyordu. Bir hiss-i kablelvuku’ ile Risâle-i Nurun şimdiki ma’nevî hizmet-i Kur’âniye ve îmaniyesini, o zamanları siyaset âleminde olacak zannedip bütün kuvvetiyle İstanbul’da siyaseti; dine, Kur’âna âlet ederek çalışıyordu.

Səs yoxdur