Ramazan Bayramına dairdir.. 19 Eylül 2009
Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbâl ve akibet-bînlik adesesiyle, gâyet şa’şaalı bir gece bayramında, hapishâne penceresinden bakarken, nazar-ı hayalime inkişaf eden bir vaziyeti beyân ediyorum. Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbâlde mezaristan ehli olanların, müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakîkattan sordum: “Bu hayal nedir?” Hakîkat dedi ki: “Elli sene sonra, bu kemâl-i neş’e ile gülen ve eğlenen zavallılardan, elliden beşi, beli bükülmüş yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırk beşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel sîmalar, o neş’eli gülmeler, zıdlarına inkılab etmiş olacaklar.
kaidesiyle; mâdem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakîkattır; elbette gördüğün hayal değildir.
Mâdem dünyanın gafletkârane gülmeleri, böyle ağlanacak acı hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevale ma’rûzdur; elbette biçâre insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekaya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşru dâiresinde ve müteşekkirane, huzurkârane, gafletsiz, ma’sûmane eğlencelerdir ve sevab cihetiyle bâki kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip, gayr-ı meşru dâireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha ve şükre çok azîm terğibat vardır. Tâ ki; bayramlarda o sevinç ve sürur ni’metlerini şükre çevirip, o ni’meti idame ve ziyâdeleştirsin. Çünkü: Şükür, ni’meti ziyâdeleştirir, gafleti kaçırır.
S a i d N u r s î