Zühretunnur | Yirmialtıncı Lema | 50
(77-183)

onların verdikleri haberi keşif ve şuhud ile ilmelyakîn sûretinde tasdik eden yüz yirmi dört milyon evliyanın o Âhiretin vücûduna şehâdetleriyle ve bu kâinatın Sâni-i Hakîminin bütün esmâsı bu dünyada gösterdikleri cilveleriyle, bir âlem-i bekayı bilbedahe iktiza ettiklerinden; yine âhiretin vücûduna delâletiyle; ve her sene baharda, rûy-i zemînde ayakta duran hadd ve hesaba gelmez ölmüş ağaçların cenazelerini Emr-i

ile ihya edip Ba’sü Ba’del Mevt’e mazhar eden ve haşir ve neşrin yüz binler nümûnesi olarak nebatat taifelerinden ve hayvânât milletlerinden üç yüz bin nevileri haşr ve neşreden hadsiz bir kudret-i ezeliye ve hesabsız ve israfsız bir hikmet-i ebediye ve rızka muhtaç bütün zîruhları kemâl-i şefkatle gâyet harika bir tarzda iaşe ettiren; ve her baharda az bir zamanda hadd ve hesaba gelmez envâ-ı zînet ve mehâsini gösteren bir rahmet-i bâkiye ve bir inâyet-i dâimenin bilbedahe Âhiretin vücûdunu istilzam ile ve şu kâinatın en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın en sevdiği masnûu ve kâinatın mevcûdâtiyle en ziyâde alâkadar olan insandaki şedit, sarsılmaz, dâimî olan aşk-ı beka ve şevk-i ebediyet ve âmâl-i sermediyet, bilbedahe işâret ve delâletiyle bu âlem-i fâniden sonra bir âlem-i bâki ve bir Dâr-ı Âhiret ve bir Dâr-ı Saadet bulunduğunu o derece kat’i bir sûrette isbat ederler ki, dünyanın vücûdu kadar, bilbedahe âhiretin vücûdunu kabul etmeyi istilzam ederler. (Hâşiye) Mâdem Kur’ân-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders, “Îman-ı bi’lÂhiret”tir.. ve o îman da bu derece kuvvetlidir ve o îmanda öyle bir rica ve bir teselli var ki; yüz bin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu îmandan gelen teselli mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar “Elhamdülillâhi-Alâ kemâli’lîman” deyip, ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.

----------------------------------------
(Hâşiye): Evet, sübutî bir emri ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gâyet müşkil olduğu, bu temsilden görünür. Şöyle ki: Biri dese: “Meyveleri süt konserveleri olan gâyet harika bir bahçe, Küre-i Arz üzerinde vardır.” Diğeri dese: “Yoktur.” İsbat eden, yalnız onun yerini veyahut ba’zı meyvelerini göstermekle kolayca da’vasını isbat eder. İnkâr eden adam, nefyini isbat etmek için, bütün Küre-i Arzı görmek ve göstermekle da’vasını isbat edebilir. Aynen öyle de: Cenneti ihbar edenler, yüz binler tereşşuhatını, meyvelerini, âsârını gösterdiklerinden kat-ı nazar.. iki şâhid-i sâdıkın sübûtuna şehâdetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden hadsiz bir kâinatı, hadsiz ebedî zamanı temaşa etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını isbat edebilir, ademini gösterebilir.
İşte ey ihtiyar kardeşler! İman-ı âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız.

Ses Yok