“Bir zaman -küçüklüğümde- hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden "ah" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim" dedi.”
Kur’an-ı Kerimde toprak olmayı ve insanlıktan utanmayı ifade eden ayetler mahcubiyetin ve insanlık görevlerini hakkıyla ifa edemeyenlerin ahiretteki hallerini nazara vermenin bir ifadesidir. Yani “Ya Rab, biz huzuruna iyi bir şekilde gelemedik, vazifemizi yerinegetiremedik” manasında, perişaniyetin, zavallılığın ve mahcubiyetin bir terennümüdür.
İnsan cehennem de olsa beka ister. İdamlık bir insanın cezası müebbede çevrildiğinde nasıl memnun oluyorsa veya insan nebati hayatta bile olsa yaşamayı, devamı arzu ediyorsa... varlığın, vücudun velev cehennem bile olsa yokluktan hayırlı olduğu vicdani bir hükümdür.
Vicdanidir. Çünkü his ve hevesle bakılsa hüküm farklı olur. Üstadımız vicdani ve muhakemeli bakışı delil getirmiştir. Mesela sigara alkol vb. sağlığa zararlı olduğu, akli, ilmi, tıbbi ve vicdani bir hükümdür. Fakat his ve heves işin içine girince mesele tersine işler. His ve hevese göre fetva verilip bu gibi alışkanlıkların hayırlı olduğu söylenemez.