Asa-yı Musa | Yedinci Mesele | 27
(27-39)
Yedinci Mes’ele

(Denizli Hapsinde bir Cuma gününün meyvesidir.)

Bir zaman Kastamonu’da “Hâlık’ımızı bize tanıttır.” diyen lise talebelerine sâbık Altıncı Mes’ele’de mekteb fünununun dilleriyle verdiğim dersi, Denizli Hapishânesinde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-ı îmaniye aldıklarından âhirete bir iştiyak hissedip, “Bize âhiretimizi de tam bildir; tâ ki nefsimiz ve zamanın şeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın.” dediler. Ve Denizli Hapsindeki Risâle-i Nur Şâkirdlerinin ve sâbıkan Altıncı Mes’ele’yi okuyanların arzuları ile, âhiret rüknünün dahi bir hülâsasının beyânı lâzım geldi. Ben de Risâle-i Nur’dan bir kısacık hülâsa ile derim:

Nasılki Altıncı Mes’ele’de biz Hâlık’ımızı arzdan, semavâttan sorduk; onlar fenlerin dilleri ile Güneş gibi Hâlık’ımızı bize tanıttırdılar. Aynen biz de, âhiretimizi başta o bildiğimiz Rabbimizden, sonra Peygamberimizden, sonra Kur’ânımızdan, sonra sâir peygamberler ve mukaddes kitablardan, sonra melâikelerden, sonra kâinattan soracağız.

İşte birinci mertebede âhireti Allah’tan soruyoruz. O da bütün gönderdiği elçileriyle ve fermanlariyle ve bütün isimleriyle ve sıfatlariyle: “Evet âhiret vardır ve sizi oraya sevkediyorum.Ferman ediyor.”

Səs yoxdur