Asa-yı Musa | Onuncu Mesele | 61
(61-75)
Onuncu Mes’ele

EMİRDAĞI ÇİÇEĞİ

(Kur’ân’da olan tekrarata gelen i’tirâzlara karşı gâyet kuvvetli bir cevabdır.)

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Gerçi bu mes’ele, perîşan vaziyetimden müşevveş ve letâfetsiz olmuş. Fakat o müşevveş ibare altında çok kıymetli bir nev’i i’câzı kat’i bildim. Maatteessüf ifâdeye muktedir olamadım. Her ne kadar ibaresi sönük olsa da, Kur’ân’a âid olmak cihetiyle hem ibâdet-i tefekküriye, hem kudsî, yüksek, parlak bir cevherin sadefidir. Yırtık libasına değil, elindeki elmasa bakılsın. Hem bunu gâyet hasta ve perîşan ve gıdasız, biriki gün Ramazanda, mecbûriyetle gâyet mücmel ve kısa ve bir cümlede pek çok hakîkatleri ve müteaddit hüccetleri dercederek yazdım. Kusura bakılmasın. (*)

Aziz sıddık kardeşlerim; Ramazan-ı Şerifte Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ı okurken Risâle-i Nur’a işâretleri Birinci Şuâ’da beyân olunan otuz üç âyetten hangisi gelse bakıyorum ki, o âyetin sahifesi ve yaprağı ve kıssası dahi Risâle-i Nur’a ve şâkirdlerine kıssadan hisse almak noktasında bir derece bakıyor. Husûsan Sûre-i Nur’dan âyât-ün nur, on parmakla Risâle-i Nur’a baktığı gibi, arkasındaki âyât-ı zulümat dahi muarızlarına tam bakıyor ve ziyâde hisse veriyor. Âdeta o makam, cüz’iyetten çıkıp külliyet kesbeder ve bu asırda o külliyetin tam bir ferdi Risâle-i Nur ve şâkirdleridir diye hissettim. Evet Kur’ân’ın hitabı, evvela Mütekellim-i Ezelî’nin Rubûbiyyet-i âmmesinin geniş makamından, hem nev-i beşer, belki kâinat nâmına muhatab olan Zât’ın geniş makamından, hem umum nev-i beşer ve benî-âdemin bütün asırlarda irşâdlarının gâyet vüs’atli makamından, hem dünya ve âhiretin, arz ve semavâtın ve ezel ve ebedin ve Hâlık-ı Kâinat’ın rubûbiyyetine ve bütün mahlûkatın tedbirine dâir

----------------------
(*): Denizli hapsinin meyvesine “Onuncu Mes’ele” olarak Emirdağı’nın ve bu Ramazan-ı Şerifin nurlu bir küçük çiçeğidir. Tekrarat-ı Kur’âniyyenin bir hikmetini beyânla, ehl-i dalâletin ufunetli ve zehirli evhamlarını izâle eder.
Səs yoxdur