Asa-yı Musa | Onuncu Mesele | 63
(61-75)

Ve tercümanın ümmiyet mertebesini tam riayet etmek sırriyle hiçbir tekellüf ve hiçbir tasannu ve hiçbir gösterişe meydan vermeden selâset-i fıtriyesini ve doğrudan doğruya semâdan gelmesini ve en kesretli olan tabakat-ı avamın basit fehimlerini tenezzülât-ı kelâmiye ile okşamak hikmetiyle en ziyâde semâ ve arz gibi en zâhir ve bedihî sahifelerini açıp o âdiyat altındaki hârikulâde mu’cizat-ı kudretini ve ma’nidar sutur-u hikmetini ders vermekle lütf-u irşâdda güzel bir i’câz gösterir.

Tekrarı iktiza eden duâ ve dâvet, zikir ve tevhid kitabı dahi olduğunu bildirmek sırriyle güzel, tatlı tekraratiyle birtek cümlede ve birtek kıssada ayrı ayrı çok ma’naları, ayrı ayrı muhatab tabakalarına tefhim etmekte ve cüz’î ve âdi bir hâdisede en cüz’î ve ehemmiyetsiz şeyler dahi nazar-ı merhametinde ve dâire-i tedbir ve irâdesinde bulunmasını bildirmek sırriyle tesis-i İslâmiyet’te ve tedvin-i Şerîatta sahabelerin cüz’î hâdiselerini dahi nazar-ı ehemmiyete almasında; hem küllî düstûrların bulunması, hem umûmî olan İslâmiyetin ve şeriatın tesisinde o cüz’î hâdiseler, çekirdekler hükmünde çok ehemmiyetli meyveleri verdikleri cihetinde de bir nev’i i’câzını gösterir.

Evet, ihtiyacın tekerrüriyle, tekrarın lüzumu haysiyetiyle, yirmi sene zarfında pek çok mükerrer suallere cevab olarak ayrı ayrı çok tabakalara ders veren ve koca kâinatı parça parça edip kıyamette şeklini değiştirerek dünyayı kaldırıp onun yerine azametli âhireti kuracak ve zerrâttan yıldızlara kadar bütün cüz’iyat ve külliyatın tek bir Zât’ın elinde ve tasarrufunda bulunduğunu isbat edecek ve kâinatı ve arzı ve semavâtı ve anâsırı kızdıran ve hiddete getiren nev’-i beşerin zulümlerine, kâinatın netice-i hilkati hesabına gadab-ı İlâhîyi ve hiddet-i Rabbânîyyeyi gösterecek hadsiz ve nihayetsiz ve dehşetli ve geniş bir inkılâbın tesisinde binler netice kuvvetinde ba’zı cümleleri ve hadsiz delillerin neticesi olan bir kısım âyetleri tekrar etmek; değil bir kusur, belki gâyet kuvvetli bir i’câz ve gâyet yüksek bir belâgat ve mukteza-yı hale gâyet mutabık bir cezâlettir, bir fesahattir.

Meselâ: Birtek âyet olup yüz on dört def’a tekrar edilen cümlesi, Risâle-i Nur’un On Dördüncü Lem’asında beyân edildiği gibi; arşı ferşe bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir hakîkattır ki,

Səs yoxdur