Asa-yı Musa | Sekizinci Meselenin Bir Hülasası | 40
(40-54)
Sekizinci Mes’elenin Bir Hülâsası

Yedinci’de haşri çok makamattan soracaktır. Fakat Hâlıkımızın isimleriyle verdiği cevab o derece kuvvetli yakîn ve kanaat verdi ki; daha başka sorgulara ihtiyaç bırakmadığından orada kısa kestik. Şimdi bu mes’elede, âhiret îmanının, hem âhiretin saadetine, hem dünya saadetine dâir te’min ettiği faideler ve neticelerinden yüzden biri hülâsa edilecek. Saadet-i uhreviyeye âid kısmı, (Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ın îzahatı daha hiç bir beyâna ihtiyaç bırakmamış) onu O’na havale ederek ve saadet-i dünyeviyeye âid kısmı îzah cihetini Risâle-i Nur’a bırakıp, yalnız kısa bir hülâsa ile insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimâîyesine âid yüzer neticelerinden üçdört tanesini beyân ederiz:

Birincisi: İnsan, sâir hayvânâta muhâlif olarak, hânesiyle alâkadar olduğu misillû dünya ile alâkadardır ve akaribiyle münâsebetdar olduğu gibi, nev’-i beşer ile de ciddî ve fıtrî münasebetdardır. Ve dünyada muvakkat bekasını arzuladığı gibi bir dâr-ı ebedîde bekasını, aşk derecesinde arzuluyor. Ve midesinin gıda ihtiyacını te’min etmeğe çalıştığı gibi dünya kadar geniş, belki ebede kadar uzanan sofraları ve gıdaları, akıl ve kalb ve ruh ve insaniyet mideleri için tedârik etmeğe fıtraten mecbûrdur, çabalıyor. Ve öyle arzuları ve matlabları var ki, ebedî saadetten başka hiçbir şey onları tatmin etmiyor. Hatta Onuncu Söz’de işâret edildiği gibi, bir zaman küçüklüğümde hayalimden sordum: “Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa bâkî fakat âdi ve meşakkatli bir vücûdu mu istersin?” dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden “ah!” çekti. “Cehennem de olsa beka isterim” dedi.

İşte mâdem mâhiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i hayaliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor. Elbette gâyet câmi’ mahi-yet-i insaniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır. İşte bu hadsiz arzu ve emellere bağlı olduğu halde, sermayesi bir cüz’î cüz-ü ihtiyarî ve fakr-ı mutlak bir insana, âhirete îman ne derece kuvvetli ve kâfi ve vâfi bir hazine, bir medâr-ı saadet ve lezzet, bir medâr-ı istimdâd,bir merci,

Səs yoxdur