İman ve Küfür Müvazeneleri | Mukaddime | 8
(5-12)

Ehl-i dalâlet ve gafletin gözüyle baktığımdan feryad eyledim. Birden Hik-met-i Kur’âniye ve îmânın dürbünü ile gördüm. Rahmân ismi Rezzak Burcunda parlak bir güneş gibi tulû etti. O aç biçare zîhayat âlemini rahmet ışığı ile yaldızladı.

Sonra hayvanat âlemi içinde, yavruların zaaf ve acz ve ihtiyaç içinde çırpındıkları hazîn ve elîm ve herkesi rikkat ve acımağa getirecek bir karanlık içinde diğer bir âlemi gördüm. Ehl-i dalâletin nazariyle baktığıma “eyvah” dedim. Birden îmân bana bir gözlük verdi, gördüm ki: Rahîm ismi Şefkat Burcunda tulû etti. O kadar güzel ve şirin bir surette o acı âlemi sevinçli âleme çevirip ışıklandırdı ki, şekva ve acımak ve hüzünden gelen göz yaşlarımı sevinç ve şükrün lezzetlerinden gelen damlalara çevirdi.

Sonra sinema perdesi gibi insan âlemi bana göründü. Ehl-i dalâletin dürbünü ile baktım. O âlemi o kadar karanlıklı, dehşetli gördüm ki en derin kalbimden feryâd ettim. “Eyvah” dedim. Çünki insanlarda ebede uzanıp giden arzuları, emelleri ve kâinatı ihata eden tasavvurat ve efkârları, ve ebedî beka ve Saadet-i Ebediyeyi ve Cenneti gayet ciddî isteyen himmetleri ve fıtrî istidatları; ve fıtrî had konulmayan, serbest bırakılan kuvveleri ve hadsiz maksatlara müteveccih ihtiyaçları ve zaaf ve aczleriyle beraber hücumlarına maruz kaldıkları hadsiz musibet ve a’dalariyle beraber gayet kısa bir ömür, her gün ve her saat ölüm endişesi altında, gayet dağdağalı bir hayat, yaşamak için gayet perişan bir maişet içinde kalbe, vicdana en elîm ve en müdhiş halet olan mütemadî zevâl ve firak belâsını çekmek içinde ehl-i gaflet için zulümat-ı ebedî kapısı suretinde görülen kabre ve mezaristana bakıyorlar.

Səs yoxdur