İman ve Küfür Müvazeneleri | Yirmiüçüncü Söz | 104
(93-122)

Bu nevi duayı fiilî, Cevad-ı Mutlak’ın isim ve ünvanına müteveccih olduğundan, kabûle mazhariyeti ekse-riyet-i mutlakadır. İkinci kısım; lisan ile kalb ile dua etmektir. Eli yetişmediği bir kısım metâlibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki: “Dua eden adam anlar ki: Birisi var; onun hatırât-ı kalbini işitir, herşey’e eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.”

İşte ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma, ona yapış, âlâyı illiyyîn-i insaniyete çık. Bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını, kendi duan içine al. Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi

de. Kâinatın güzel bir takvimi ol!..

Səs yoxdur