İman ve Küfür Müvazeneleri | Yirmialtıncı Söz | 148
(144-148)

Dördüncü Fıkra: Hakikat ilmini, Hakikî hikmeti istersen; Cenâb-ı Hakk’ın mârifetini kazan. Çünki: Bütün hakaik-i mevcudat, İsm-i Hakk’ın şuaatı ve esmâsının tezahüratı ve sıfâtının tecelliyatıdırlar. Maddî ve mânevî, cevherî, arazî herbir şeyin, herbir insanın hakikatı, birer ismin nuruna dayanır ve hakikatına istinad eder. Yoksa; hakikatsız, ehemmiyetsiz bir surettir. (Yirminci Söz’ün âhirinde, şu sırra dair bir nebze bahsi geçmiştir.)

Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan, mevtten kaçarsan; kat’iyyen bil ki: Hayat zannettiğin hâlât, yalnız bulunduğun dakikadır. O dakikadan evvel, bütün zamanın ve o zaman içindeki eşyayı dünyeviye, o dakikada meyyittir, ölmüştür. O dakikadan sonra bütün zamanın ve onun mazrûfu, o dakikada ademdir, hiçtir. Demek, güvendiğin hayat-ı maddiye, yalnız bir dakikadır. Hattâ bir kısım ehl-i tedkik, “Bir âşiredir belki bir ân-ı seyyâledir” demişler. İşte şu sırdandır ki: Bazı ehl-i velâyet, dünyanın, dünya cihetiyle ademine hükmetmişler. Madem böyledir, hayat-ı maddiye-i nefsiyeyi bırak. Kalb ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak; ne kadar geniş bir daire-i hayatları var. Senin için meyyit olan mâzi, müstakbel; onlar için haydır, hayatdar ve mevcuttur. Ey nefsim!.. Madem öyledir, sen dahi kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

“Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem.

Ruhumu Rahmana teslim eyledim gayr istemem.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim.

Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim.

Hiçenderhiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim.”

Səs yoxdur