İman ve Küfür Müvazeneleri | Otuzikinci Söz | 171
(166-175)

Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekada olan ahbablara visal ve mülâkat mukaddemesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedî telakki ettiği ölüm yaralarını böylece tedâvi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu isbat eder.

Hem kabrin âlem-i rahmete ve dâr-ı saadete ve bâğistan-ı cinâna ve nûristan-ı Rahmana açılan bir kapı olduğunu isbat etmekle, beşerin en müdhiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini, en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yâni; kabir, ejderha ağzı olmadığını, belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.

Hem mü’mine der: “İhtiyarın cüz’î ise; kendi mâlikinin irade-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine îtimad et. Hayatın az ise; hayat-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise; Kur’ân’ın güneşi altına gir, îmânın nûriyle bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur’ân, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır.”

Hem der: “Ey insan! Sen kendine mâlik değilsin. Sen, kudreti nihayetsiz bir Kadîr, rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zât-ı Zülcelâlin memluküsün. Öyle ise sen, kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünki, hayatı veren O’dur, idare eden de O’dur. Hem dünya sahibsiz değil ki, sen kendi kafana dünya yükünü yüklettirerek ehvâlini düşünüp merak etme;

Səs yoxdur