Lâakal ekseriyete olsa medar-ı necat. Nev’-i beşere rahmet nâzil olan şu Kur’ân, ancak kabul ediyor bir tarz-ı medeniyet;
Umuma, ya eksere verirse bir saâdet. Şimdiki tarz-ı hazır, heves serbest olmuştur, heva da hür olmuştur hayvanî bir hürriyet.
Heves tahakküm eder. Heva da müstebittir, gayr-i zarurî hâcatı havâic-i zarurî hükmüne geçirmiştir. İzâle etti rahat...
Bedavette bir adam dört şey’e muhtaç iken, medeniyyet yüz şey’e muhtac-ı fakir etmiştir: Sa’y-i helâl, masrafa etmemiştir kifâyet.
Onda hile, harama, beşeri sevketmiştir. Ahlâkın esasını şu noktadan bozmuştur. Cemaate hem nev’e vermiştir servet,haşmet.
Ferd-i şahsı ahlâksız, hem fakir eylemiştir. Bunun şahidi çoktur: Kurun-u ûlâdaki mecmu-u vahşet ve cinâyet, hem gadr ve hem hıyânet
Şu medeniyet-i habîse tek bir def’ada kustu. Midesi (*) daha bulanır. Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı mânidar hem de bir cây-i dikkat.
Kabûlde muzdaribdir, soğuk da davranmıştır. Evet Şeriat-ı Garra’da olan Nur-u İlâhî, hassa-i mümtazıdır: İstiğnâ-yı İstiklâliyet.
--------------------------------------(*)Demek daha dehşetli kusacak. Evet iki harb-i umumî ile öyle kustu ki: Hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi...