İman ve Küfür Müvazeneleri | Lemeat | 257
(253-268)

O hâssadır bırakmaz ki o nur-u hidâyet, şu medeniyet ruhu olan Roma dehası ona tahakküm etsin. Onda olan hidâyet,

Bundaki felsefe ile mezcolmaz, hem aşılanmaz, hem de tâbi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat izzet-i îmân, beslediği şeriat

Kur’ân-ı Mu’ciz-Beyan tutmuş yed-i beyzâda hakaik-ı şeriat.O yemin-i beyzâda birer asâ-yı mûsâ’dır. Sehhar medeniyet,istikbalde edecek ona secde-i hayret...

Şimdi buna dikkat et: Eski Roma, Yunan’ın iki dehâsı vardı;bir asıldan tev’emdi, biri hayal-âlûddu, biri madde-perestti.

Su içinde yağ gibi imtizac olamadı. Mürur-u zaman istedi, medeniyet çabaladı. Hristiyanlık da çalıştı, temzicine muvaffak hiçbiri de olmadı.

Herbiri istiklâlini filcümle hıfzeyledi. Hattâ el’an âdeta o iki ruh, şimdi de cesedleri değişmiş, Alman Fransız oldu.

Güya bir nevi tenasuh başlarından geçmişti. Ey birader misalî! Zaman böyle gösterdi. O ikiz iki deha öküz gibi reddetti

Temzicin esbabını. Şimdi de barışmadı. Mâdem onlar tev’emdi, kardeş ve arkadaştı, terakkide yoldaştı; birbiriyle döğüştü..

Hiç de barışmadılar. Nasıl olur ki aslı, hem madeni, matlaı başka çeşit olmuştu. Kur’ân’da olan nûru, şeriat hidayeti

Şu medeniyetin ruhu olan Roma dehası, birbiriyle barışır, hem mezc u ittihadı.

Səs yoxdur