İşaratu-l İcaz | Tevhidin İsbatı | 97
(86-104)

4- İnsanların derece-i gafletlerine işârettir.

Muzafun ileyhsiz zikredildiğinden umûmî bir tevessümü ifade eden kelimesi; hitabın umum kâinata şamil olup, yalnız farz-ı kifaye sûretiyle haml-i emanete ve ibâdete insanların tahsis edilmiş olduklarına işârettir. Öyle ise ibâdette insanların kusurları, umum kâinata tecavüzdür.

Sonra kelimesinde bir icmal ve bir ibham vardır, çünkü izafesiz zikredilmiştir. Onun o ibham ve icmali, kelimesiyle izâle ve tafsil edildiğinden, aralarında bir icmal ve tafsil cezaleti meydana gelmiştir.

: nün muzafun ileyhine ivaz olmakla beraber, edatiyle çağırılanları tenbih içindir.

aslında nisyandan alınmış bir ism-i fâildir, vasfiyet-i asliyesi mülâhazasiyle insanlara bir itaba işârettir. Yâni: Ey İnsanlar! Ne için misakı ezelîyi unuttunuz... Fakat bir cihetten de insanlara bir mazeret yolunu gösteriyor. Yâni: Sizin o misakı terketmeniz amden değil, belki sehiv ve nisyandan ileri gelmiştir.

nidaya cevabdır. Mü’min, kâfir, münâfık olan geçen tabakalar nida ile çağırıldıklarından; emri devam, itaat, ihlâs, tevhid gibi her tabakaya münâsib bir ma’nayı ifade eder.

: Rab ünvanı ile teklif edilen ibâdete bir illet ve bir sebebe işârettir. Yâni: Sizin terbiyeniz Rabbinizin elinde olduğundan, dâima ona muhtaçsınız. Ve terbiyenize lâzım olan bütün levazımatı veren odur. Onun o ni’metlerine şükür lâzımdır. Şükür ise ancak ibâdettir.

Səs yoxdur