İşaratu-l İcaz | Kıyamet ve Ahiret | 147
(139-154)

Mekânın en güzeli, nebâtât ve eşcara müştemil olan yerlerdir; ve en latifi, nebatları arasında suların mecrası olan bahçelerdir; ve en kâmil kısmı, ağaçlarının arasında akan nehirlerinin çoklukla bulunmasıdır. Kur’ân-ı Kerîm, bu kısma cümlesiyle işâret etmiştir.

Meskenden sonra insanın en fazla muhtaç olduğu; cismanî lezzetlerden yiyecek, içecektir. Bu kısma da, kelimeleriyle işâret edilmiştir. Sonra rızkın en ekmeli, me’luf olan kısımdır ki, derece-i kıymeti bilinsin. Meyvelerin lezzeti, teceddüd ve tebeddülündedir. Lezzetin en safisi, hazır ve yakın olanıdır ve en lezizi, amelinin ücreti olduğunu bilmektir. Kur’ân-ı Kerîm bu kısma da

cümlesiyle işâret etmiştir.

: Yâni; “Bundan önce yediğimiz meyvelerdir veya dünyada yediğimiz meyvelerdir.” Çünkü Cennet’in meyveleri birbirine benzediği gibi, dünya meyvelerine de zâhiren benzerler.

: Yâni; rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir. Hadîste de vârid olduğuna göre, Cennet’in meyveleri renkçe birdir; amma tatları, taamları bir değildir. Bu cümlede meçhul sîgasiyle zikredilen kelimesinden anlaşıldığı gibi, rızkın insana götürülmesi, büyük bir şeref ve kerâmete delâlet ettiğinden, büyük bir lezzeti intâc ediyor.

: Mesken ve me’kelden sonra insanın en ziyâde muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının Cennet’te te’min edilmiş olduğuna, bu cümle ile işâret edilmiştir. Evet insan bir refikaya veya bir refike muhtaçtır ki, tarafeyn aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri muavenet sûretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş’et eden muhabbet iktizasiyle, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler; ve gamlı, kederli zamanlarını, ferah ve sürura tebdil edebilsinler.

Səs yoxdur