İşaratu-l İcaz | Nükteyi İcaziye | 161
(155-175)

8- Bilhassa, ehl-i izzetin hayâ ederek tenezzül etmedikleri şeylerden temsil getirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm bu i’tirâz silsilesini,ilââhir cümlesiyle bir darbede kırmış ve yıkmıştır.

1- Eşyanın iç yüzleri yüksek ve şeffaf olduğundan, bu yüzlerden bahsetmek azamet ve celâle münafî olmadığı gibi, Ulûhiyetin iktizası üzerine dış yüzleri çirkin görünenlerin bahsedilmekten, zikredilmekten hariç tutulmaları, ulûhiyet kanununa muhaliftir. Çünkü bir hâkim, tebaasından Çingeneleri hukuk-u medeniyeden ihraç etmez.

2- Belâgat ve hikmetin iktizası üzerine, hakir ma’naları ifade için hakir temsillerin zikrinde bir muhalefet yoktur.

3- Âdi temsillerde bir beis yoktur, terbiye ve irşâd öyle ister.

4- İnâyet-i İlâhîyyenin iktizası üzerine; hakâik temsilâtla tasvir edilir.

5- Rubûbiyet ve terbiyenin iktizasına binâen, insanları kendi aralarında cereyan eden muhavereleri, üslûbları, şiveleriyle irşâd etmek lâzımdır.

6- Hikmet ve nizamın iktizası üzerine, Cenâb-ı Hakk’ın insanlar ile konuşması zarûridir.

Hülâsa: Cenâb-ı Hak insanlara cüz’-i ihtiyarî vermekle, onları âlem-i ef’ale masdar yaptı. O âlem-i ef’ali bir nizam altına almak üzere kelâmını, yâni Kur’ân’ını da o âlem-i ef’ale gönderdi. Binâenaleyh tanzif ve tanzim için yapılan İlâhî bir proğram, i’tirâzlara mahal olamaz.

Bu cümleyi evvelki cümle ile bağlayan alâkaya gelince: Evvelki cümledeki hükmü isbat için bu cümle, bir delilin yolunu gösteriyor ve zihne gelen vehimleri de def’ediyor. Şöyle ki:

Her kim inâyet-i ezeliye ile Rubûbiyet-i İlâhîyyeyi gözönüne getirip Allah cânibinden, kudretin azameti altında bakarsa, ve emsaliyle getirilen temsillerin, belâgat kanunlarına muvafık ve Cenâb-ı Hak’tan hak olduğunu tasdik eder.

Səs yoxdur