İşaratu-l İcaz | Nükteyi İcaziye | 167
(155-175)

Bu cümledeki kelimelerin nüktelerinden bahsedeceğiz:

kelimesi, hem hükmün hakîkata bağlı olduğuna, hem hükümde vaki’ olan tereddüd ve inkârların def’ine delâlet eder. Öyle ise bu , âyetin başında zikredilen müteselsil tereddüdlere işârettir.

kelimesi, bundan önce zikredilen Cenâb-ı Hak ile mümkinat arasında yaptıkları kıyastaki hatayı, zihnin gözüne sokuyor. Yâni: “Nasıl Allah diyorsunuz ve nasıl Allah’ı mümkinata kıyas ediyorsunuz, Allah ünvanını taşıyan zât, mümkinata kıyas edilebilir mi?”

S- Hayâ, nefsin sıkılmasiyle yüzde peyda olan kızartıdan ibâret olduğundan, Cenâb-ı Hak hakkında bu kelimenin kullanılması muhaldir; muhali nefyetmekte faide yoktur. Binâenaleyh

yerinde denilmiş olsaydı, muhaliyete mahal kalmazdı?

C- ile yapılan temsili iktiza eden ve hüsnünü takdir eden hikmet, belâgat vesâire gibi esbâba karşı temsili terketmek isteyen, hayâdan maada tek bir esbâb yoktur. Hayâ da Cenâb-ı Hak hakkında muhaldir. Öyle ise o temsili terketmeye aslâ sebeb bulunmadığına işâreten, kelimesi kelimesine tercih edilmiştir. Çünkü i440 kelimesi, bu ma’nayı ifade edemez. Yahud nin zikri, onların ahmakçasına söyledikleri yâni: “Muhammed’in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye hayâ etmez mi?” diye söyledikleri sözlerindeki kelimesine müşakelet ve müşabehet içindir.

Səs yoxdur