S- Mevt, hayatın zevalidir. Halbuki o zerrelerde hayat yoktur ki, zevali mevt olsun?
C- Mevtin o zerrelere ıtlak edilmesi, mecazdır. Sebebi ise; üçüncü, dördüncü düğümleri zihne kabul ettirmek üzere, zihin için bir hazırlamadır.
İkinci Mes’ele: düğümünü açıyor. Evet hayat, kudret-i ezeliyenin en büyük ve en ince ve en acib bir mu’cizesidir ve bütün ni’metlerden üstündür ve mebde’ ve meâdın bürhanlarından en zâhir bürhandır.
Evet hayat nevi’lerinin en ednası nebat hayatıdır. Hayat-ı nebatiyenin başlangıcı, çekirdekte veya habbede hayat düğümünün uyanıp açılmasıdır. Bunun keyfiyeti o kadar zâhir, o kadar umûmî, o kadar me’luf iken, zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar hikmet-i beşerden ve felsefesinden gizli kalmıştır. İşte hayatın ne derece ince olduğu anlaşıldı.
Ve keza, hayatı olmayan bir cisim, en büyük bir dağ da olsa tektir, yetimdir, mekânından başka birşeyle münâsebeti yoktur. Lâkin bal arısı gibi küçük bir cisim, hayata mazhar olduğu zaman, bütün kâinatla münâsebetdar olur ve herşeyle alış-veriş yapar; hatta diyebilir ki: “Kâinat benim mülkümdür, benim yerimdir.” Kâinatın her tarafına gider, havassiyle tasarruf eder, bütün eşya ile kesb-i muarefe eder. Bilhassa hayat-ı insaniye tabakasına çıkan hayat, aklın nuruyla âlemleri gezmiş olur. Âlem-i cismanîde tasarruf ettiği gibi, âlem-i ruhanîde gezer, âlem-i misâle seyahat eder; kendisi o âlemleri ziyarete gittiği gibi, o âlemler de, onun ruhunun âyinesinde temessül etmekle iade-i ziyaret etmiş gibi olurlar. Hatta insan “Âlem, Allah’ın fazliyle benim için halkolunmuştur” diyebilir. Hayat-ı insaniye; herbirisi çok tabakalara şâmil olarak hayat-ı maddiye, hayat-ı ruhaniye, hayat-ı ma’nevîye, hayat-ı cismaniye gibi nevi’lere ayrılır, inbisat eder. Demek ziya, renk ve cisimlerin görünmesine sebeb olduğu gibi; hayat da, mevcûdâtın kâşifi ve sebeb-i zuhurudur. Evet hayat, bir zerreyi bir küre gibi yapar; ashab-ı hayatın herbirisi, âlem benimdir diyebilir. Aralarında müzahame ve münakaşa da olmaz; müzahame ve münakaşa, yalnız nev’-i beşerde olur. İşte hayatın ne büyük bir ni’met olduğu anlaşıldı.
Ve keza, câmid, dağınık ba’zı zerrelerin birdenbire bir vaziyetten çıkıp, makul bir sebeb olmadığı halde diğer bir vaziyete girmesi, Sâni’in vücûduna zâhir bir delildir. Hatta hayat; hakîkatların en eşrefi, en temizidir; hiçbir cihetle hısseti yoktur, çirkin bir lekesi yok.