Lemalar | Dördüncü Lema | 20
(19-26)

Hem bütün tarih-i hayatı ve neşrettiği şefkatkârâne mekârim-i ahlâk, kemâl-i şefkat ve re’fetini gösterdiği gibi; ümmetinin hadsiz salavatına hadsiz ihtiyaç göstermekle, ümmetinin bütün saadetleriyle kemâl-i şefkatinden alâkadar olduğunu göstermekle hadsiz bir şefkatini göstermiş. İşte bu derece şefkatli ve merhametli bir rehberin sünnet-i seniyesine müraat etmemek, ne derece nankörlük ve vicdansızlık olduğunu kıyas eyle.

İKİNCİ NÜKTE: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, küllî ve umûmî vazife-i nübüvvet içinde ba’zı husûsi, cüz’î maddelere karşı azîm bir şefkat göstermiştir. Zâhir hale göre o azîm şefkati, o husûsi cüz’î maddelere sarfetmesi, vazife-i nübüvvetin fevkalâde ehemmiyetine uygun gelmiyor. Fakat hakîkatta o cüz’î madde, küllî umûmî bir vazife-i nübüvvetin medârı olabilecek bir silsilenin ucu ve mümessili olduğundan, o silsile-i azîmenin hesabına onun mümessiline fevkalâde ehemmiyet verilmiş.

Meselâ: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Hazret-i Hasan ve Hüseyne karşı küçüklüklerinde gösterdikleri fevkalâde şefkat ve ehemmiyet-i azîme, yalnız cibillî şefkat ve hiss-i karabetten gelen bir muhabbet değil, belki vazife-i nübüvvetin bir hayt-ı nurânîsinin bir ucu ve verâset-i Nebeviyenin gâyet ehemmiyetli bir cemâatinin menşei, mümessili, fihristesi cihetiyledir. Evet, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Hasan’ı (R.A.) kemâl-i şefkatinden kucağına alarak başını öpmesiyle Hazret-i Hasan’dan (R.A.) teselsül eden nurânî nesl-i mübârekinden Gavs-ı A’zam olan Şah-ı Geylanî gibi çok mehdimisal verese-i nübüvvet ve hamele-i şerîat-ı Ahmediye (A.S.M.) olan zatların hesabına Hazret-i Hasan’ın (R.A.) başını öpmüş ve o zâtların istikbâlde edecekleri hizmet-i kudsiyelerini nazar-ı nübüvvetle görüp takdir ve istihsan etmiş ve takdir ve teşvike alâmet olarak Hazret-i Hasan’ın (R.A.) başını öpmüş. Hem Hazret-i Hüseyne karşı gösterdikleri fevkalâde ehemmiyet ve şefkat, Hazret-i Hüseyn’in (R.A.) silsile-i nurânîyesinden gelen ZeynelÂbidîn, Câfer-i Sâdık gibi eimme-i âlîşan ve hakîki verese-i Nebeviye gibi pek çok mehdimisal zevat-ı nurânîyenin nâmına ve Dîn-i İslâm ve vazife-i risâlet hesabına boynunu öpmüş, kemâl-i şefkat ve ehemmiyetini göstermiştir. Evet, Zât-ı Ahmediye’nin (A.S.M.) gaybâşina kalbiyle, dünyada Asr-ı Saadetten ebed tarafında olan Meydan-ı Haşri temaşa eden ve yerden Cenneti gören ve zeminden gökteki melâikeleri müşahede eden ve zaman-ı Âdemden beri mâzi zulümatının perdeleri içinde gizlenmiş hadisatı gören, hatta Zat-ı Zülcelal’in rü’yetine mazhar olan nazar-ı nurânîsi, çeşm-i istikbâlbînîsi, elbette Hazret-i Hasan ve Hüseyn’in arkalarında teselsül eden aktab ve eimme-i verese ve mehdîleri görmüş ve onların umûmu nâmına başlarını öpmüş. Evet, Hazret-i Hasan’ın (R.A.) başını öpmesinden, Şah-ı Geylanî’nin hisse-i azîmesi var.

Səs yoxdur