Lemalar | Onuncu Lema | 41
(40-48)

Üçüncü Kısım: Şudur ki: Hizmette hâlisen çalışanlara fütur geldiği vakit, şefkatli bir tokat yerler, intibaha gelerek yine o hizmete girerler. Bu kısmın hâdisatı, yüzden fazladır. Yalnız yirmi hâdiseden; on üç on dördü şefkatli tokat yemişler, altı yedisi zecr tokatı görmüşler.

BİRİNCİSİ: Bu biçâre Said’dir. Her ne vakit hizmete fütur verir, “neme lâzım” deyip husûsi nefsime âid işlerle meşgul olduğum zaman tokat yemişim. Hem de kanaatım geliyor ki: İhmalimden tokat yedim. Çünkü hangi maksadım beni iğfale sevketmiş ise, onun aksi ile tokat yerdim. Sâir hâlis arkadaşlarımın da yedikleri şefkat tokatları, dikkat ede ede, benim gibi hangi maksad için ihmal etmişse, onun aksiyle şefkat tokatlarını yediklerinden kanaatımız gelmiş ki: O hâdiseler, hizmet-i Kur’âniyenin kerâmetindendir.Meselâ: Bu biçâre Said, Van’da ders-i hakâik-i Kur’âniye ile meşgul olduğum miktarca Şeyh Said hadisatı zamanında vesveseli hükümet, hiçbir cihette bana ilişmedi ve ilişemedi. Vakta ki “neme lâzım” dedim, kendi nefsimi düşündüm. Âhiretimi kurtarmak için Erek Dağın’da harabe mağara gibi bir yere çekildim. O vakit sebebsiz beni aldılar nefyettiler. Burdur’a getirildim. Orada yine Hizmet-i Kur’âniyede bulunduğum miktarca, o vakit menfîlere çok dikkat ediliyordu, her akşam isbat-ı vücûd etmekle mükellef oldukları halde ben ve hâlis talebelerim müstesna kaldık. Ben hiçbir vakit isbat-ı vücûda gitmedim, hükümeti tanımadım. Oranın valisi, oraya gelen Fevzi Paşa’ya şikâyet etmiş. Fevzi Paşa demiş: “Ona ilişmeyiniz, hürmet ediniz!” Bu sözü ona söylettiren, hizmet-i Kur’âniyenin kudsiyetidir. Ne vakit nefsimi kurtarmak, yalnız âhiretimi düşünmek fikri bana galebe etti. Hizmet-i Kur’âniyede muvakkat fütur geldi; aks-i maksadımla tokat yedim. Yâni, bir menfadan diğerine (Isparta’ya) gönderildim. Isparta’da yine hizmet başına geçtim. Yirmi gün geçtikten sonra ba’zı korkak insanların ihtarlarıyla: “Belki bu vaziyeti hükümet hoş görmeyecek, bir parça teenni etsen, daha iyi olur.” dediler. Bende tekrar yalnız kendimi düşünmek hatırası kuvvet buldu. “Aman halklar gelmesin” dedim. Yine o menfadan dahi üçüncü nefy olarak Barla’ya verildim. Barla’da ne vakit bana fütur gelmiş ise, yalnız kendimi düşünmek hatırası kuvvet bulmuş ise, bu ehl-i dünyanın yılanlarından, münâfıklarından birisi bana musallat olmuş. Bu sekiz senede seksen hadiseyi, kendi başımdan geçtiği için hikâye edebilirim. Usandırmamak için kısa kesiyorum.

Ey kardeşlerim! Başıma gelen şefkat tokatlarını söyledim. Sizlerin de başınıza gelen şefkat tokatlarını, izin verseniz ve helâl etseniz söyleyeceğim. Gücenmeyiniz. Gücenen olursa ismini tasrih etmeyeceğim.

İKİNCİSİ: Öz kardeşim ve en birinci ve yüksek ve fedakâr bir talebem olan Abdülmecid’in Van’da güzel bir evi vardı.

Səs yoxdur