Lemalar | Onuncu Lema | 42
(40-48)

İdaresi yerinde, hem muallim idi. Hizmet-i Kur’âniyenin daha revaçlı bir yeri olan hududa gitmekliğim için arzumun hilâfına olarak teşebbüs edenlere, içtihadınca güya menfaatim için iştirak etmedi, re’y vermedi. Güya ben hududa gitseydim, hem hizmet-i Kur’âniye siyasetsiz, safi olmayacak, hem onu Van’dan çıkaracak idiler diye iştirak etmedi. Maksadının aksiyle şefkatli bir tokat yedi. Hem Van’dan, hem o güzel evinden, hem memleketinden ayrıldı; Ergani’ye gitmeye mecbûr kaldı.

ÜÇÜNCÜSÜ: Hizmet-i Kur’âniyenin pek mühim bir âzâsı olan Hulûsî Bey, Eğirdir’den memlekete gittiği vakit, saadet-i dünyeviyeyi tam zevkettirecek ve te’min edecek esbâb bulunduğundan, bir derece sırf uhrevî olan hizmet-i Kur’âniyede fütura yüz göstermeğe dâir esbâb hazırlandı. Çünkü: Hem çoktan görmediği peder ve validesine kavuştu, hem vatanını gördü, hem şerefli, rütbeli bir sûrette gittiği için dünya ona güldü, güzel göründü. Halbuki hizmet-i Kur’âniyede bulunana; ya dünya ona küsmeli veya o dünyaya küsmeli. Tâ ihlâs ile, ciddiyet ile hizmet-i Kur’âniyede bulunsun.

İşte Hulûsî’nin kalbi çendan lâyetezelzel idi. Fakat bu vaziyet onu fütura sevkettiğinden şefkatli tokat yedi. Tam bir iki sene ba’zı münâfıklar ona musallat oldular. Dünyanın lezzetini de kaçırdılar. Hem dünyayı ondan, hem onu dünyadan küstürdüler. O vakit vazife-i ma’nevîyesindeki ciddiyete tam ma’nasıyla sarıldı.

DÖRDÜNCÜSÜ: Muhacir Hâfız Ahmed’dir. O kendisi söylüyor: Evet ben i’tiraf ediyorum ki: Hizmet-i Kur’âniyede âhiretim nokta-i nazarında içtihadımda hata ettim. Hizmete fütur verecek bir arzuda bulundum. Şefkatli, fakat şiddetli ve keffaretli bir tokat yedim. Şöyle ki: Üstadım yeni icadlara (*) tarafdar olmadığı için –benim câmiim onun komşusudur; şuhûr-u selâse geliyor– câmiimi terketsem hem ben çok sevab kaybediyorum, hem mahalle namazsızlığa alışacak. Yeni usûl yapmazsam men’edileceğim. İşte bu içtihada göre ruhum kadar sevdiğim Üstadımın muvakkaten başka bir köye gitmesini arzu ettim. Bilmedim ki, o yerini değiştirse, başka bir memlekete gitse, hizmet-i Kur’âniyeye muvakkaten fütur gelir. Tam o sıralarda ben tokat yedim. Şefkatli, fakat öyle dehşetli bir tokat yedim ki, üç aydır daha aklım başıma gelmedi. Fakat lillâhi’lhamd, Üstadımın kat’i ihbariyle, ona ihtar edilmiş ki; o musîbetin her dakikası, bir gün ibâdet hükmünde olduğunu Rahmet-i İlâhîyyeden ümidvar olabiliriz. Çünkü: O hata, bir garaza binâen değildi. Sırf âhiretimi düşünmek noktasında o arzu geldi.

-----------------------------------------
(*) Yâni: Türkçe ezan gibi, şeâir-i İslâmiyeye muhalif bid’atlardır.
Səs yoxdur