Lemalar | Onuncu Lema | 43
(40-48)

BEŞİNCİSİ: Hakkı Efendi’dir. Şimdi burada olmadığı için, Hulûsî’ye vekâlet ettiğim gibi, ona da vekâleten derim ki: Hakkı Efendi talebelik vazifesini hakkiyle ifa ederken, ahlâksız bir kaymakam geldi. Hem Üstadına, hem de kendine zarar gelmemek için, yazdıklarını sakladı. Muvakkaten hizmet-i Nuriyeyi terketti. Birden bir şefkat tokadı ma’nasında bin lirayı vermeye mükellef olacak bir da’va başına açıldı. Bir sene o tehdid altında kaldı. Tâ geldi, burada görüştük, avdetinde hizmet-i Kur’âniyeye talebelik vazifesine girdi. Şefkat tokadının hükmü kalktı, tebrie etti.

Sonra Kur’ânı yeni bir tarzda (Hâşiye) yazmak hususunda talebelere bir vazife açıldı. Hakkı Efendi’ye de hisse verildi. Elhak o, hissesine sâhib çıktı. Bir cüz’ü güzel yazdı, fakat derd-i maîşet zarûretiyle kendini mecbûr bilip gizli da’va vekâletine teşebbüs etti. Birden bir şefkat tokatı daha yedi. Kalemi tutan parmağı, muvakkaten kırıldı. Bu parmakla hem da’va vekâleti yapmak, hem Kur’ânı yazmak olmayacak diye, lîsan-ı ma’na ile ihtar edildi. Da’va vekâletine teşebbüsünü bilmediğimiz için parmağına hayret ediyorduk. Sonra anlaşıldı ki: Kudsî, sâfi hizmet-i Kur’âniye, gâyet temiz kendine mahsus parmakları başka işe karıştırmak istemiyor. Her ne ise... Hulûsî Bey’i kendim gibi bildim, ona bedel konuştum. Hakkı Efendi de aynen onun gibidir. Eğer benim vekâletime razı olmazsa, kendi tokatını kendi yazsın.

ALTINCISI: Bekir Efendi’dir. Şimdi hâzır olmadığı için; ben, kardeşim Abdülmecid’e vekâlet ettiğim gibi, onun i’timad ve sadakatına i’timadım ve Şamlı Hâfız ve Süleyman Efendi gibi bütün has dostlarımın hükümlerine (bildiklerine) istinaden diyorum ki: Bekir Efendi, Onuncu Sözü tab’etti. İ’caz-ı Kur’ân’a dâir Yirmi Beşinci Sözü yeni huruf çıkmadan tab’etmek için ona gönderdik. Onuncu Sözün matbaa fiatını gönderdiğimiz gibi, onu da göndereceğiz diye yazdık. Bekir Efendi, benim fakr-ı halimi düşünüp matbaa fiatı dört yüz banknot kadar olduğunu mülahaza ederek ve kendi kesesinden vermek, belki Hoca razı olmaz diye onun nefsi onu aldattı. Tab’edilmedi. Hizmet-i Kur’âniyeye mühim bir zarar oldu. İki ay sonra dokuz yüz lira hırsızların eline geçti. Şefkatli ve şiddetli bir tokat yedi. İNŞÂALLAH ziyaa giden dokuz yüz lira, sadaka hükmüne geçti.

YEDİNCİSİ: Şamlı Hâfız Tevfik’tir. O kendisi diyor: Evet i’tiraf ediyorum ki: Ben bilmeyerek ve yanlış düşünerek, hizmet-i Kur’âniyede fütur verecek harekâtım sebebiyle iki şefkatli tokat yedim. Şübhem kalmadı ki, bu tokat o cihetten geldi.

---------------------------------------
Hâşiye: Tevâfuk mu’cizesini gösterir bir sûrette demektir.
Səs yoxdur