Lemalar | Onbirinci Lema | 51
(49-61)

Nazarım da kısa, yol da zulümatlı.. ne vakit Sünnete yapışsam; yol aydınlaşıyor, selâmetli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi bir halet hissediyordum. İşte o zamanlarımda İmâm-ı Rabbânî’nin hükmünü bilmüşahede tasdik ettim.

DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Bir zaman rabıta-i mevtten ve kaziyesindeki tasdikten ve âlemin zeval ve fenasından gelen bir hâlet-i ruhiyeden kendimi acib bir âlemde gördüm. Baktım ki: Ben bir cenazeyim, üç mühim büyük cenazenin başında duruyorum.

Birisi: Benim hayatımla alâkadar ve mâzi kabrine giren zîhayat mahlûkatın hey’et-i mecmûasının cenaze-i ma’nevîyesi başında bir mezar taşı hükmündeyim.

İkincisi: Küre-i Arz mezaristanında, nev-i beşerin hayatıyla alâkadar envâ-ı zîhayatın hey’et-i mecmûasının mâzi mezarına defnedilen azîm cenazenin başında bulunan, mezar taşı olan bu asrın yüzünde çabuk silinecek bir nokta ve çabuk ölecek bir karıncayım.

Üçüncüsü: Şu kâinatın kıyamet vaktinde ölmesi muhakkaku’l-vuku’ olduğu için, nazarımda vâkî hükmüne geçti. O azim cenazenin sekeratından dehşet ve vefatından beht ve hayret içinde kendimi görmekle beraber, istikbâlde de muhakkaku’l-vuku’ olan vefatım, o zaman vuku buluyor gibi göründü ve ilââhir.. sırriyle: Bütün mevcûdât, bütün mahbûbat, benim vefatımla bana arkalarını çevirip beni terkettiler, yalnız bıraktılar. Hadsiz bir deniz sûretini alan ebed tarafındaki istikbâle ruhum sevkediliyordu. O denize ister istemez atılmak lâzım geliyordu.

İşte o pek acib ve çok hazîn halette iken, îman ve Kur’ândan gelen bir mededle

Âyeti imdâdıma yetişti ve gâyet emniyetli ve selâmetli bir gemi hükmüne geçti. Ruh, kemâl-i emniyetle ve sürurla o Âyetin içine girdi. Evet anladım ki: Âyetin ma’nayı sarihinden başka bir ma’nayı işarîsi, beni teselli etti ki, sükûnet buldum ve sekinet verdi.

Səs yoxdur