Lemalar | Onüçüncü Lema | 83
(70-89)

Râbian: İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır. Bu küçük insan, o büyük insanın bir fihristesi ve hülâsasıdır. İnsanda bulunan nümûnelerin büyük asılları, insan-ı ekberde bizzarure bulunacaktır. Meselâ: Nasılki insanda kuvve-i hâfızanın vücûdu, âlemde Levh-i Mahfûz’un vücûduna kat’i delildir. Öyle de: İnsanda kalbin bir köşesinde lümme-i şeytaniye denilen bir âlet-i vesvese ve kuvve-i vâhimenin telkinatiyle konuşan bir şeytanî lîsan ve ifsad edilen kuvve-i vâhime, küçük bir şeytan hükmüne geçtiğini ve sâhiblerinin ihtiyarına zıd ve arzusuna muhalif hareket ettiklerini hissen ve hadsen herkes nefsinde görmesi, âlemde büyük şeytanların vücûduna kat’i bir delildir.

Ve bu lümme-i şeytaniye ve şu kuvve-i vâhime, bir kulak ve bir dil olduklarından, ona üfleyen ve bunu konuşturan haricî bir şahs-ı şerîrenin vücûdunu ihsas ederler.

ON BİRİNCİ İŞÂRET: Ehl-i dalâletin şerrinden kâinatın kızdıklarını ve anâsır-ı külliyenin hiddet ettiklerini ve umum mevcûdâtın galeyana geldiklerini, Kur’ân-ı Hakîm mu’cizane ifade ediyor. Yâni: Kavm-i Nûhun başına gelen tûfan ile semavât ve arzın hücumunu ve Kavm-i Semûd ve Âd’in inkârından hava unsurunun hiddetini ve Kavm-i Fir’avne karşı su unsurunun ve denizin galeyanını ve Karuna karşı toprak unsurunun gayzını ve ehl-i küfre karşı ahirette

sırriyle Cehennem’in gayzını ve öfkesini ve sâir mevcûdâtın ehl-i küfür ve dalâlete karşı hiddetini gösterip i’lân ederek gâyet müdhiş bir tarzda ve i’cazkârane ehl-i dalâlet ve isyanı zecrediyor.

Sual: Ne için böyle ehemmiyetsiz insanların ehemmiyetsiz amelleri ve şahsî günahları, kâinatın hiddetini celbediyor?

Elcevab: Ba’zı Risâlelerde ve sâbık işâretlerde isbat edildiği gibi: Küfür ve dalâlet, müdhiş bir tecavüzdür ve umum mevcûdâtı alâkadar edecek bir cinâyettir. Çünkü: Hilkat-i kâinatın bir netice-i âzamı, ubûdiyet-i insaniyedir ve Rubûbiyet-i İlâhîyyeye karşı îman ve itaatla mukabeledir. Halbuki ehl-i küfür ve dalâlet ise, küfürdeki inkâriyle, mevcûdâtın ille-i gayeleri ve sebeb-i bekaları olan o netice-i âzamı reddettikleri için, umum mahlûkatın hukukuna bir nevi tecavüz olduğu gibi, umum masnûatın âyinelerinde cilveleri tezahür eden ve masnûatın kıymetlerini, âyinedarlık cihetinde âli eden Esmâ-i İlâhîyyenin cilvelerini inkâr ettikleri için, o esmâ-i kudsiyeye karşı bir tezyif olduğu gibi, umum masnûatın kıymetini tenzil ile o masnûata karşı bir tahkir-i azîmdir.

Səs yoxdur