Lemalar | Onüçüncü Lema | 86
(70-89)

Belki fesaddan ve alçaklıktan ve tahribden ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zaîf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mâhiyetinde muzır mâdenler hükmünde bulunan fena isti’dâdları işlettirmekten ve şan ü şeref nâmiyle riyakârane nefsin fir’avniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misillü şeytanî desîseler vâsıtasiyle muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler. Fakat sırriyle,düstûriyle: Onların o muvakkat gelebeleri, menfaat cihetinden onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennemi kendilerine ve Cenneti ehl-i hakka kazandırmalarına sebebdir.

İşte dalâlette, iktidarsızlar muktedir görünmeleri ve ehemmiyetsizler şöhret kazanmaları içindir ki, hodfuruş, şöhret-perest, riyakâr insanlar ve az bir şeyle iktidarlarını göstermek ve ihâfe ve ızrar cihetinden bir mevki kazanmak için ehl-i hakka muhalefet vaziyetine girerler. Tâ görünsün ve nazar-ı dikkat ona celbolunsun. Ve iktidar ve kudretle değil, belki terk ve atâletle sebebiyet verdiği tahribat ona isnad edilip, ondan bahsedilsin. Nasılki böyle şöhret divânelerinden birisi, namazgâhı telvis etmiş, tâ herkes ondan bahsetsin... Hatta ondan lânetle de bahsedilmiş de, şöhret-perestlik damarı kendisine bu lanetli şöhreti hoş göstermiş diye darb-ı mesel olmuş.

Ey âlem-i beka için yaratılan ve fâni âleme mübtelâ olan biçâre insan!

­

Âyetinin sırrına dikkat et, kulak ver! Bak ne diyor! Mefhûm-u sarihiyle ferman ediyor ki: “Ehl-i dalâletin ölmesiyle insan ile alâkadar olan semavât ve arz, onların cenazeleri üstünde ağlamıyorlar, yâni: Onların ölmesiyle memnun oluyorlar.” Ve mefhûm-u işârîsiyle ifade ediyor ki: “Ehl-i hidâyetin ölmesiyle semavât ve arz, onların cenazeleri üstünde ağlıyorlar, firâklarını istemiyorlar” Çünkü: Ehl-i îman ile bütün kâinat alâkadardır, ondan memnundur. Zîra îman ile Hâlik-ı Kâinatı bildikleri için, kâinatın kıymetini takdir edip hürmet ve muhabbet ederler. Ehl-i dalâlet gibi tahkir ve zımnî adâvet etmezler.

Ey insan, düşün! Sen alâ-küllihal öleceksin. Eğer nefis ve şeytana tâbi isen, senin komşuların, belki akrabaların senin şerrinden kurtulmak için mesrur olacaklar. Eğer Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm deyip, Kur’ân’a ve Habîb-i Rahmâna tâbi isen; o vakit semavât ve arz ve mevcûdât,

Səs yoxdur