Yâni: “Ben malikimin hizmetindeyim. Ey musîbet! Eğer onun izin ve rızasiyle geldin ise, merhaba, safâ geldin! Çünkü: Elbette bir vakit ona döneceğiz ve onun huzuruna gideceğiz ve ona müştâkız. Mâdem herhalde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden âzad edecektir. Haydi ey musîbet! O terhis ve o âzâd etmek, senin elinle olsun, râzıyım. Eğer benim emanet muhafazasında ve vazifeperverliğimi tecrübe sûretinde sana emir ve irade etmiş, fakat sana teslim olmaklığıma izin ve rızası olmazsa; benim takatım yettikçe, emin olmayana Mâlikimin emanetini teslim etmem!” der.
İşte binden bir nümûne olarak, dehâyı felsefînin ve hüdayı Kur’ânînin verdikleri derslerin derecelerine bak. Evet iki tarafın hakîkat-ı hali sabıkan beyân edilen tarz ile gidiyor. Fakat hidâyet ve dalâlette insanların dereceleri mütefavittir. Gafletin mertebeleri muhteliftir. Herkes her mertebede bu hakîkatı tamamiyle hissedemez. Çünkü gaflet, hissi ibtal ediyor. Ve bu zamanda öyle bir derecede ibtal-i his etmiş ki, bu elîm elemin acısını ehl-i medeniyet hissetmiyorlar. Fakat hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatiyle o gaflet perdesi parçalanıyor. Ecnebilerin tâğutlariyle ve fünûn-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba edenlere binler nefrin ve teessüfler!
Ey bu vatan gençleri! Firenkleri taklide çalışmayınız!.. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefîhane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, Siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet da’vasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünkü şu sûrette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır!..
ALTINCI NOTA: Ey kâfirlerin çokluklarından ve onların ba’zı hakaik-i îmaniyenin inkârındaki ittifaklarından telâşa düşen ve itikadını bozan biçâre insan! Bil ki: Kıymet ve ehemmiyet, kemmiyette ve adet çokluğunda değil. Çünkü: İnsan eğer insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılâb eder. İnsan, ba’zı firenkler ve firenkmeşrebler gibi ihtirasat-ı hayvaniyede terakki ettikçe, daha şiddetli bir hayvaniyet mertebesini alır.