Lemalar | Yirminci Lema | 150
(148-158)

Nâsdan gelen maddî ve ma’nevî ücretten istiğnâ etmekle (Hâşiye-1)

sırrına mazhar olup.. hüsnü kabul ve hüsnü te’sir ve teveccühü nâsı kazanmak noktalarının Cenâb-ı Hakk’ın vazifesi ve ihsanı olduğunu ve kendi vazifesi olan tebliğde dahil olmadığını ve lâzım da olmadığını ve onunla mükellef olmadığını bilmekle ihlâsa muvaffak olur. Yoksa ihlâsı kaçırır.

İKİNCİ SEBEB: Ehl-i dalâletin zilletindendir ittifâkları... Ehl-i hidâyetin izzetindendir ihtilâfları. Yâni ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet, hak ve hakîkata istinâd etmedikleri için zaîf ve zelildirler. Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçtan, başkasının muavenet ve ittifâkına samîmi yapışırlar. Hattâ meslekleri dalâlet ise de, yine ittifakı muhafaza ederler. Âdetâ o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalâlette bir ihlâs, o dinsizlikte dinsizdârane bir taassub ve o nifâkta bir vifak yaparlar, muvaffak olurlar. Çünkü samîmi bir ihlâs, şerde dahi olsa, neticesiz kalmaz. Evet ihlâs ile kim ne isterse Allah verir. (Hâşiye-2)

Amma ehl-i hidâyet ve diyânet; ve ehl-i ilim ve tarikat, hak ve hakikata istinâd ettikleri için... ve herbiri bizzat tarik-ı hakta yalnız Rabbisini düşünüp, tevfikine itimad ederek gittiklerinden, ma’nen o meslekten gelen izzetleri var. Zaaf hissettiği vakit; insanların yerine Rabbisine müracaat eder, meded ondan ister. Meşreblerin ihtilâfıyla, zâhir meşrebine muhalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmiyor... ittifaka ihtiyacını göremiyor. Belki hodgâmlık ve enâniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek; ittifak ve muhabbet yerine, ihtilâf ve rekabet ortaya girer. İhlâsı kaçırır, vazifesi zîr ü zeber olur.

---------------------------------------------
(Hâşiye-1): Sahabelerin senâ-i Kur’âniyeye mazhar olan “îsâr hasletini” kendine rehber etmek. Yâni: Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i dîniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istemeden ve kalben taleb etmeden, sırf bir İhsan-ı İlâhî bilerek, nâsdan minnet almayarak ve hizmet-i dîniyenin mukabilinde de almamaktır. Çünkü: Hiz-met-i dîniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlâs kaçmasın. Çendan hakları var ki, ümmet onların maîşetlerini te’min etsin. Hem zekâta da müstehaktırlar. Fakat bu istenilmez; belki verilir. Verildiği vakitte, hizmetimin ücretidir denilmez. Mümkün olduğu kadar kanaatkârâne başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek,

sırrına mazhariyetle, bu müdhiş tehlikeden kurtulup ihlâsı kazanabilir.

(Hâşiye-2): Evet,bir düstûr-u hakîkattır. Külliyeti geniş ve genişliği mesleğimize de şamil olabilir.

Səs yoxdur