Lemalar | Yirminci Lema | 153
(148-158)

DÖRDÜNCÜ SEBEB: Ehl-i hidâyetin rekabetkârane ihtilafı, âkıbeti düşünmemekten ve kasr-ı nazardan olmadığı gibi; ehl-i dalâletin samimane ittifakları, âkibetendişlikten ve yüksek nazardan değildir. Belki ehl-i hidâyet; hak ve hakîkatın te’siriyle, nefsin kör hissiyatına kapılmayarak; kalbin ve aklın dûrendişane temayülâtına tâbi olmakla beraber, istikameti ve ihlası muhafaza edemediklerinden, o yüksek makamı muhafaza edemeyip ihtilâfa düşüyorlar. Ehl-i dalâlet ise: Nefsin ve hevânın te’siriyle, kör ve âkibeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti bir batman ilerideki lezzete tercih eden hissiyatın mukteziyatıyla, birbirine samîmi olarak, muaccel bir menfaat ve hazır bir lezzet için şiddetli ittifak ediyorlar. Evet, dünyevî ve hazır lezzet ve menfaat etrafında aşağı, kalbsiz nefisperestler samîmi ittifak ve ittihad ediyorlar. Ehl-i hidâyet, âhirete âid ve ileriye müteallik semerat-ı uhreviyeye ve kemâlâta, kalb ve aklın yüksek düstûrlarıyla müteveccih oldukları için, esaslı bir istikamet ve tam bir ihlâs ve gâyet fedakârane bir ittihad ve ittifak olabilirken; enâniyetten tecerrüd edemedikleri için, ifrat ve tefrit yüzünden, ulvî bir menba-ı kuvvet olan ittifakı kaybedip, ihlâs da kırılır... Ve vazife-i uhreviye de zedelenir. Kolayca Rızayı İlâhî de elde edilmez.Bu mühim marazın merhemi ve ilâcı: “EL HUBBU FİLLÂH” sırriyle, tarik-ı hakta gidenlere refakatla iftihar etmek ve arkalarından gitmek ve imamlık şerefini onlara bırakmak ve o Hak yolunda kim olursa olsun kendinden daha iyi olduğunun ihtimaliyle enâniyetinden vazgeçip ihlâsı kazanmak ve ihlâs ile bir dirhem amel, ihlâssız batmanlar ile amellere racih olduğunu bilmekle ve tâbiiyeti dahi, sebeb-i mes’uliyet ve hatarlı olan metbuiyete tercih etmekle o marazdan kurtulur... ve ihlâsı kazanır... vazife-i uhreviyesini hakkiyle yapabilir.

BEŞİNCİ SEBEB: Ehl-i hidâyetin ihtilafı ve adem-i ittifakı zaaflarından olmadığı gibi; ehl-i dalâletin kuvvetli ittifakı da kuvvetlerinden değildir. Belki, ehl-i hidâyetin ittifaksızlığı, îman-ı kâmilden gelen nokta-i istinâd ve nokta-i istinâddan neş’et eden kuvvetten ileri geldiği gibi; ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin ittifakları, kalben nokta-i istinâd bulmadıkları i’tibâriyle zaaf ve aczlerinden ileri gelmiştir. Çünkü: Zaîfler ittifaka muhtaç oldukları için, kuvvetli ittifak ederler. Kaviler ihtiyacı tam hissetmediklerinden, ittifakları zaîftir. Arslanlar, tilkiler gibi ittifaka muhtaç olmadıkları için ferdî yaşıyorlar. Yabânî keçiler, kurdlardan muhafaza için, bir sürü teşkil ederler. Demek zaîflerin cem’iyyeti ve şahs-ı ma’nevîsi kavi olduğu gibi, (Hâşiye) kavilerin cem’iyyeti ve şahs-ı ma’nevîsi ise zaîftir.

----------------------------------------------
(Hâşiye): Avrupa komiteleri içinde en şiddetlisi ve en te’sirlisi ve bir cihette en kuvvetlisi, cins-i latîf ve zaîf ve nâzik olan kadınların Amerikadaki Hukuk ve Hürriyet-i Nisvan Komitesi olduğu... Hem milletler içinde az ve zaîf olan Ermenilerin komitesi, gösterdikleri kuvvetli fedakârane vaziyetle bu müddeâmızı te’yid ediyor.

Səs yoxdur