Lemalar | Yirmiüçüncü Lema | 184
(176-194)

Ve pâdişâhı nâmına ba’zan bir şâhı esir eder. Çünkü gördüğü işlerin ve yaptığı eserlerin cihâzâtını ve kuvvetini kendi taşımıyor ve taşımaya mecbûr olmuyor. O intisâb münâsebetiyle, pâdişâhın hazineleri ve arkasındaki nokta-i istinâdı olan ordu; o kuvveti, o cihâzâtı taşıyor. Demek gördüğü işler, şâhâne olarak bir pâdişâhın işi gibi; ve gösterdiği eserler, bir ordu eseri misillü harika olabilir. Nasılki karınca, o me’muriyet cihetiyle Fir’avnun sarayını harab ediyor. Sinek o intisâb ile, Nemrud’u gebertiyor. Ve o intisâb ile, buğday tanesi gibi bir çam çekirdeği, koca çam ağacının bütün cihâzâtını yetiştiriyor. (Hâşiye) Eğer o intisâb kesilse, o me’muriyetten terhis edilse, yapacağı işlerin cihâzâtını ve kuvvetini, belinde ve bileğinde taşımağa mecbûrdur. O vakit, o küçücük bileğindeki kuvvet mikdarınca ve belindeki cephâne adedince iş görebilir. Evvelki vaziyette gâyet kolaylıkla gördüğü işleri bu vaziyette ondan istenilse, elbette bileğinde bir ordu kuvvetini ve belinde bir pâdişâhın cihâzât-ı harbiye fabrikasını yüklemek lâzım gelir ki; güldürmek için acîb hurafeleri ve masalları hikâye eden maskaralar dahi bu hayalden utanıyorlar!..

Elhâsıl: Vâcibü’l-Vücûda her mevcûdu vermek, vücûb derecesinde bir suhûleti var. Ve tabiata îcad cihetinde vermek, imtina derecesinde müşkil ve hâric-i dâire-i akliyedir.

ÜÇÜNCÜ MUHAL: Bu muhali îzah edecek ba’zı risâlelerde beyân edilen iki misal:

Birinci Misal: Bütün âsâr-ı medeniyetle tekmil ve tezyin edilmiş, hâlî bir sahrada kurulmuş, yapılmış bir saraya; gâyet vahşî bir adam girmiş, içine bakmış... Binlerle muntazam san’atlı eşyayı görmüş. Vahşetinden, ahmaklığından, “hariçten kimse müdahale etmeyip, o saray içinde o eşyadan birisi, o sarayı müştemilatıyla beraber yapmıştır.” diye taharriye başlıyor. Hangi şeye bakıyor; o vahşetli aklı dahi kabil görmüyor ki, o şey bunları yapsın. Sonra o sarayın teşkilat proğramını ve mevcûdât fihristesini ve idare kanunları içinde yazılı olan bir defteri görür. Çendan elsiz ve gözsüz ve çekiçsiz olan o defter dahi, sâir içindeki şeyler gibi, hiçbir kabiliyeti yoktur ki o sarayı teşkil ve tezyin etsin. Fakat muztar kalarak, bilmecbûriye, eşyayı âhere nisbeten, kavanin-i ilmiyenin bir ünvanı olmak cihetiyle, o sarayın mecmuuna bu defteri münâsebetdar gördüğünden,

--------------------------------------
(Hâşiye): Evet, eğer intisâb olsa; o çekirdek, Kader-i İlâhîden bir emir alır, o harika işlere mazhar olur. Eğer o intisâb kesilse; o çekirdeğin hilkati, koca çam ağacının hilkatinden daha ziyâde cihâzât ve iktidar ve san’atı iktiza eder. Çünkü: Dağdaki kudret eseri olan mücessem çam ağacının bütün âzaları ve cihâzâtiyle, o çekirdekteki kader eseri olan ma’nevî ağaçta mevcûd bulunması lâzım gelir. Çünkü o koca ağacın fabrikası, o çekirdektir. İçindeki kaderî ağaç, kudretle hariçte tezahür eder, cismanî çam ağacı olur.

Səs yoxdur